DİL VE KONUŞMA BOZUKLUKLARI etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
DİL VE KONUŞMA BOZUKLUKLARI etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Nisan 2007

ULUSAL DİL VE KONUŞMA BOZUKLUKLARI KONGRESİ

4. Ulusal Dil ve konuşma Bozuklukları Kongresi, 3-5 Mayıs tarihlerinde Yeditepe Üniversitesi ev sahipliğinde İstanbul'da yapılacak. Kongre ile ilgili bilimsel programa http://www.udkbk.org/3.asp  adresinden ulaşabilirsiniz.
--
Dr. Haldun OGUZ

09 Şubat 2007

DUDAK VE DAMAK YARIĞI

Dudak ve/veya Damak Yarığı (DDY); gebeliğin ilk üç ayı içerisinde, ağzı oluşturan yapıların orta hat üzerinde birleşememeleri sonucunda, damak ve/veya dudakta görülen doğumsal gelişim bozukluklarıdır. Özellikle orta-yüz ve ağız boşluğunu içeren önemli bir gelişimsel bozukluk olarak tanımlanır. Etyolojisinde, genetik faktörler, çevresel teratojenler ve gen mutasyonu gibi multifaktöriyel nedenler yatmaktadır. DDY'ye kimi zaman kranyofasiyal anomaliler (yetersiz yüz gelişimi), ortodontik bozukluklar, psikolojik bozukluklar ve otolojik bozukluklar (işitme kaybı, östaki tüp işlevinde bozukluklar gibi) eşlik edebilir. Yarık tek yada çift taraflı olabilir. DDY farklı şekillerde sınıflandırılabilmektedir. 1931'de Veau DDYyi şöyle s ınıflandırmıştır;
  • izole yumuşak damak yarığı
  • izole sert ve yumuşak damak yarığı
  • tek taraflı dudak-damak yarığı
  •   çift taraflı dudak-damak yarığı
DDY tanılamasında Velofaringeal yetersizliği de (VFY) değerlendirmek gerekir. VFY, yumuşak damak hareketinin yetersiz olmasına bağlı konuşma esnasında ağız ve burun boşluklarının birbirinden tam olarak ayrıştırılamaması, yani, velofaringeal kapanmanın tam olmamasıdır.
Psikolog Duygu Ekinci
Dil ve Konuşma Patoloğu

21 Ocak 2007

FRAJİL X SENDROMU VE KONUŞMA PATOLOJİLERİ

     Kalıtsal zekâ geriliğinin ve öğrenme güçlüğünün bilinen en sık nedeni olan Frajil X sendromu (FXS), FMR–1 genin mutasyonuna bağlı olarak görülen genetik bir bozukluktur. Her iki cinsiyette görülmekle birlikte, erkeklerde semptomlar daha ağır seyretmektedir. 

     Frajil X sendromlu kişilerin fiziksel, davranışsal ve bilişsel gelişim alanlarında normal gelişimden faklılaşan özellikler gözlenmektedir. Özellikle erişkin erkeklerde, uzun yüz, büyük ve belirgin kulaklar ve makroorşidizm görülür. Düztabanlık ve bağ dokuyla ilgili problemleri belirgindir. Küçük çocuklar ve kadınlarda bu özelliklerden bazıları bulunabilir ya da gelişimleri normal seyredebilir.

      Duyusal uyaranlara çok hassas olan FXS olan bireyler kalabalığa, gürültüye ya da dokunmaya tepki gösterebilirler. Kimi FXS olan bireyler sosyal ilişki kurabilen arkadaş canlısı olabildikleri gibi, kimileri ise otistik-benzeri davranışlar gösterebilirler.

      Frajil X sendromlu erkek çocukların hemen hepsinde hafiften ciddiye kadar değişebilen derecelerde öğrenme güçlüğü ve ağır kognitif bozukluk görülebilir. FXS olan kız çocukların ve kadınların çoğunda ise zeka normal seyrederken, yaklaşık üçte birinde öğrenme sorunları görülür. Hastalıktan etkilenen kızların çoğunda öğrenme güçlükleri hafif ya da orta düzeydedir. Öğrenme güçlüğünün yanında FXS olan bireylerde hiperaktivite bozukluğu, dikkat eksikliği, hızlı konuşma, hece ve sözcük tekrarları (ekolali), ince ve kaba motor hareketlerde güçlük ve duyusal bilgileri algılamakta ve uygun yanıtı vermekte zorluk görülebilir.

      FXS olan bireylerin karşılaştıkları sorunlardan bir diğeri de dil ve konuşma alanında gözlenir. Gecikmiş dil ve konuşma hemen hemen bütün FXS olan bireylerde görülür. Konuşmanın üretimi açısından bakıldığında, çoğu FXS olan bireylerde konuşma üretimi 3 ya da 4 yaşına kadar görülmeyebilir. FXS olan erkelerin yaklaşık % 15 inde işlevsel konuşma edinimi olmamaktadır. Ancak, hemen hemen bütün FXS olan çocuklar alternatif ve destekleyici iletişim yöntemleriyle iletişim kurmayı öğrenebilmektedirler. Alternatif ve destekleyici iletişim yöntemleri basit resimli kartlardan yüksek teknolojili, bilgisayar merkezli konuşmaya kadar değişiklik göstermektedir.  FXS olan çocukların büyük bir çoğunluğunda konuşma üretimi gerçekleşmektedir. FXS olan çocuklar, özellikle konuşma hızının ve/veya sözcük sıralama veya cümle kurma hızının azaltılmasına yönelik destekleyici eğitime gereksinimleri olmaktadır. Ayrıca, konuşma üretimi gerçekleşse bile, bu çocukların birçoğu açık ve anlaşılır konuşmakta sorun yaşamaya devam etmektedirler.
Psikolog Duygu Ekinci
Dil ve Konuşma Patoloğu

03 Kasım 2006

ÖZGÜN DİL BOZUKLUĞU TEŞHİS VE TEDAVİSİ

Dil ve konuşması yaşıtlarından geri olan tüm çocuklar mümkün olan en kısa sürede bir dil ve konuşma terapisti tarafından değerlendirilerek terapiye alınmalıdırlar. Bazı ebeveynler "Babası da geç konuşmuş" ya da "Ağabeyi de geç konuşmuştu", "Okula gidince düzelir" gibi düşüncelerle çocuğu kendi haline bırakmaktadırlar. Bu çocuklar, okulöncesi dönemde bir uzman tarafından terapiye alınmadıkları taktirde konuşma sorunlarının düzelmesi çok daha uzun bir zaman almaktadır. Bir çok çocuk kendini ifade etme becerilerinde gelişme gösterse dahi bazı sesletim problemleri düzelmemektedir. En ciddi problemler ise ilkokula başlandığı zaman ortaya çıkmaktadır. Bunun nedeni, konuşmadaki problemlerin yazıya da yansımasıdır. Okumayı yaşıtlarından daha geç sökmektedirler. Bu nedenle ebeveynlerin okula başlamadan evvel bu sorunun giderilmesine yönelik bir uzman yardımına başvurmaları gerekmektedir.
Özlem AKGÜN, Dil ve Konuşma Patoloğu

01 Kasım 2006

ÖZGÜN DİL BOZUKLUĞU VE OKUL BAŞARISI

4-5 yaşlarında teşhis edilemeyen özgün dil bozukluğu olan çocuklar, genellikle anaokuluna ya da ilkokul birinci sınıfa başladıklarında problemleri daha belirgin hale gelmektedir. Bu çocukların öğrenme ve okuma-yazma güçlükleri olur. Özellikle erken dönemde tedavi edilmeyen çocukların okul başarısının düşük olduğu belirtilmektedir. Bu çocukların %40-70'i okumayı öğrenmede sorun yaşamaktadır ve birçoğu özel eğitim desteğine ihtiyaç duymaktadır.

Akademik başarının yanı sıra çocuğun sosyal becerileri de olumsuz yönde etkilenmektedir. Özgün dil bozukluğu olan çocuklar konuşmak ve dinlemek için daha fazla zamana ihtiyaç duyarlar. Dilin gramer yapısını kazanamadıkları için kurdukları cümleler kimi zaman yanlış anlaşılabilir. Bu durum yaşıtlarıyla iletişimlerini güçleştirmektedir. Bunun nedeni, çocukların yetişinler kadar sabırlı ve anlayışlı olmamasıdır. Kendilerini ifade edemedikleri için zaman zaman arkadaşlarına karşı hırçın tavırlar sergileyebilir ya da onlarla oynamaktan kaçınabilirler. Genellikle kendilerini dinleyen yetişkin ya da daha büyük yaştaki çocuklarla oynamayı tercih edebilirler.
Özlem AKGÜN, Dil ve Konuşma Patoloğu

31 Ekim 2006

ÖZGÜN DİL BOZUKLUĞU - III

Geç konuşma, özgün dil bozukluğu'nun habercisi olabilir! İki yaşından itibaren çocuklar pek çok farklı biçimlerde ihtiyaçlarını ifade edebilirler. Normal gelişen çocuklar, tüm sesleri doğru olarak çıkartamasalar da, kendilerini tam olarak ifade edebilmek ve iletişim kurabilmek için bir çok girişimde bulunurlar. Kimi zaman ebeveynlerini bıktıracak kadar çok soru sorarlar. Soru sormayan ya da isteklerini sözel olarak ifade etmeyen çocuklar, herhangi bir iletişim bozukluğuna sahip olabilirler. Özgün dil bozukluğu olan çocuklar, yaklaşık iki yaşına gelinceye kadar hiçbir kelime söylememiş olabilirler. Üç yaşında konuşabilirler ancak, konuşmaları anlaşılır değildir. Ses uyumuna ilişkin kuralları, yeni kelimeleri öğrenmekte ve iletişim kurmakta güçlük çekerler.
Özlem AKGÜN, Dil ve Konuşma Patoloğu

28 Ekim 2006

ÖZGÜN DİL BOZUKLUĞU - II

Özgün dil bozukluğu olan çocuklar, konuşulan dili anlama ve üretmede yaşıtlarından geridirler. Özgün dil bozukluğu olan çocukların, konuşma seslerini üretmede, kendilerini sözel olarak ifade etmede ve başkalarının konuşmalarını anlamada problemleri vardır. Cümle içindeki sözcükleri anlama ve kullanmada güçlük yaşarlar. Bu çocuklar, ne söylendiğini anlıyor gibi gözükürler ancak çoğu zaman konunun ana temasını anlayamaz ya da sorulan soruya uygun olmayan cevaplar verirler. Tek tek kelimelerde konuşmaları anlaşılır olsa dahi kelimeleri bir araya getirerek cümle kurmakta başarısız olurlar. Bazı çocuklarda yalnızca alıcı ya da ifade edici dil becerilerinde problem görülürken, bazı çocuklarda her iki alanda da problem görülebilir.
Konuşmalarının en tipik özelliği yapım ve çekim eklerinin kullanılmayışıdır. Örneğin, çocuğa, resimdeki tavşanın kulağını gösterip "Bu tavşanın neresi?" diye sorulduğunda, "Tavşanın kulağı" ya da "Kulağı" demek yerine sadece "kulak" ya da "tavşan" diyebilir. Zaman kavramını anlamakta ve zaman bildiren kelimeleri kullanmakta zorlanabilirler. Örneğin "Ali'nin ablası gelmiş" cümlesinin yerine "Ali abla geldi"; "Dün Ayşelere gittik" cümlesinin yerine "Bugün Ayşe gitti" diyebilirler.  Yer-yön bildiren ekleri kullanmazlar. Örneğin "Kaşıklar çekmecenin içinde" cümlesini "Kaşık çekmece" şeklinde ifade edebilirler. "Benim, senin onların gibi aitlik bildiren kelimelerde karışıklık yaşayabilirler. Babasının saatini göstererek "Bu kimin saati?" diye sorulduğunda "Babamın" demek yerine "Baba" ya da "Baba saat" diyebilirler.   Konuşmalarında en sık gözlenen bir diğer problem de kelime bulma güçlükleridir. Bazı çocuklar günlük hayatta sık karşılaştıkları bazı objelerin isimlerini dahi hatırlamayabilirler. Daha önceden üzerinde konuşulmuş olan bir objeyi yeniden gösterdiğinizde "unuttum" ya da "bilmiyorum" diyebilirler. Kurdukları cümlelerin uzunlukları 3-4 kelimeyi geçmeyebilir. Cümle dizilişi hatalı ya da eksik olabilir. Örneğin; "Dayı geldi ev" gibi. Gramatik yapıdaki yetersizlikler çocukların konuşmalarının daha "bebeksi" ya da yaşından geri algılanmasına neden olur. Bazı çocuklarda eşlik eden sesletim hataları da olabilir. Bazı sesleri üretemeyebilir ya da kelime içinde farklı pozisyonlarda hedef sesin yerine başka bir ses kullanabilirler. Örneğin "balon" kelimesinde /b/ sesini doğru üretebilir ancak, "ayakkabı" yerine "ayakapı" diyebilirler. İşitsel algılama problemleri vardır. Bazı sesleri birbirinden ayırt edemeyebilirler.
Özlem AKGÜN, Dil ve Konuşma Patoloğu

20 Ekim 2006

ÖZGÜN DİL BOZUKLUĞU

Çocuğunuz 4-5 yaşına geldi ve hala konuşması başkaları tarafından anlaşılmıyor mu? İlk kelimelerini yaşıtlarından daha mı geç söyledi? Konuşması yaşıtlarından farklı ya da bebeksi mi? Dün, yarın, önce gibi zamana ilişkin kelimeleri karıştırıyor mu? Yeni kelimeleri öğrenmekte zorlanıyor mu? Kelimelerin sonlarında bulunan ekleri (ler, lar, cek, iyor, mış vs) atıyor ya da yanlış kullanıyor mu? Sorduğunuz sorulara alakasız cevaplar verdiği oluyor mu?

Özgün Dil Bozukluğu; işitme kaybı, zeka geriliği, nörolojik, motor ya da sosyal gelişim geriliği gibi belirgin herhangi bir problemin olmadığı bir tür dil bozukluğudur. Bu çocuklarda ilk olarak otizm, zeka geriliği, işitme kaybı gibi problemlerden şüphelenilmektedir. Ancak, Özgün Dil Bozukluğu olan çocuklarda herhangi bir gelişimsel soruna rastlanmamaktadır. Bu bozukluğun nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte genetik geçiş gösterdiği düşünülmektedir. Araştırmacılar, bu bozukluğa sahip olan çocukların %50-70'de aile üyelerinden en az birinde benzer konuşma problemlerinin görüldüğünü ortaya koymuştur.
Özlem AKGÜN, Dil ve Konuşma Patoloğu

06 Ekim 2006

ARTİKÜLASYON BOZUKLUĞU VE FONOLOJİK BOZUKLUK

Bir konuşma bozukluluğu olan artikülasyon (sesletim) bozukluğunda, ana dilin bağımsız veya birleşik sesleri doğru ve anlaşılır bir biçimde çıkarılamaz ya da çıkarılan sesler diğer kişilerin çıkardığı seslerden farklılık gösterir. Artikülasyon bozukluğunda dili öğrenmede değil sesleri üretmede bozukluk vardır.   Ses/hece ekleme ya da atlama, bir sesin yerine başka bir ses kullanma gibi artikülasyon hataları vardır. Fonolojik bozukluk ise; dildeki sembollerin kullanımında ve yorumlanmasındaki bozukluklardır. Burada dilin (lisan) sistemi öğrenilememiştir. Konuşma üretimine başlamadan önceki süreçlerde (dilin zihinsel işlemlenmesinde, programlanmasında, anlamı örgütleme, ifade etme yeteneği ve iletişimsel amaçlara uygun kullanma boyutunda) görülen sorunlardır.
Duygu EKİNCİ, Konuşma ve Dil Patoloğu

04 Ekim 2006

ULUSLARARASI KEKEMELİK GÜNÜ


Uluslararası Kekemelik Günü, kekemelik ile ilgili sorunlara dikkat çekmek amacıyla bu yıl 22 Ekim'de düzenleniyor. Konu ile ilgili bir de çevrimiçi toplantı hazırlanmış durumda. Bu toplantı ile ilgili belgelere aşağıdaki bağlantıdan ulaşabilirsiniz.
MNSU ISAD9

02 Ekim 2006

KONUŞMA AKICILIĞI BOZUKLUKLARI

Akıcılık bozuklukları, kekemelik (stuttering) ve takifemi (cluttering)'yi kapsar. Kekemelik, konuşma esnasında konuşmanın akıcılığını bozan tekrarlar, bloklar (tutulmalar), uzatmalar, ugun olmayan yerde durmalar, duraklamalar, eklemelerle karakterize konuşma bozukluğudur.   Takifemi ise konuşma anlaşılırlığını olumsuz yönde etkileyecek biçimde konuşma hızının çok fazla olması, konuşma temposunun bozuk olması ve yanlış sesletimle karakterizedir.
Duygu EKİNCİ, Konuşma ve Dil Patoloğu

30 Eylül 2006

GECİKMİŞ DİL VE KONUŞMA

Çocuklar anadillerini çok erken yaşta kazanmakta ve yaşamın ilk üç dört yılında dil ve konuşma gelişimini tamamlayarak yetişkin dili düzeyine ulaşmaktadır. Ancak, kimi çocuklarda çeşitli nedenlere bağlı olarak dil ve konuşma edinim süreçleri   'normal' olarak kabul edilen zamandan daha uzun sürmektedir. Bu çocuklar yaşıtlarına göre uygun dil ve konuşma davranışı gösterememektedir. Çocuğun konuşması yaşından beklenenden çok geri ya da konuşma gelişimi açısından daha yavaş bir gelişme gösteriyorsa, o çocuğun konuşması 'gecikmiş konuşma' olarak adlandırılır. Dil gelişiminde gecikme veya dili edinim ve kullanımında farklı sorunlar yaşayan çocuklar dili işleme ve geliştirme konusunda zorlanmaktadır ve   uzman desteğine gereksinim duymaktadır.
Duygu EKİNCİ, Dil ve Konuşma Patoloğu

28 Eylül 2006

DİL VE KONUŞMA BOZUKLUKLARI

Dil ve konuşma bozuklukları; konuşulanları anlama, kendini ifade etme ya da her iki alanda birden görülen problemleri ifade etmektedir.   Dil ve konuşma bozuklukları; 
  • gecikmiş dil ve konuşma,
  • sesletim ve sesbilgisi (artikülasyon ve fonolojik) bozuklukları,
  • akıcılık bozuklukları (kekemelik, takifemi),
  • ses bozuklukları, 
  • yutma bozuklukları,
  • motor konuşma bozuklukları ve
  • afazi olarak sınıflandırılabilir. 

Duygu EKİNCİ, Konuşma ve Dil Patoloğu

22 Eylül 2006

DİL VE KONUŞMA BOZUKLUKLARI

Bireylerarası iletişimin temeli dil ve konuşmaya dayanır. Bu nedenle kişinin dil ve konuşma alanındaki herhangi bir sorun bireylerin iletişim becerilerini bozmaktadır. Hangi yaşta ve hangi nedenden olursa olsun, dil ve konuşma bozuklukları kişinin iletişimini aksattığı ya da bozduğu için daha genel bir terimle "İletişim Bozuklukları" olarak da ifade edilmektedir. İletişim bozuklukları terimi dil, konuşma ve işitmedeki çok çeşitli problemleri içermektedir.   Dil, konuşma ve iletişim birbirleriyle içiçe geçmiş farklı anlamlar içeren kavramlardır.

İletişim; bir bireyin düşüncelerini karşısındaki birey ya da bireylerde aynen ya da ona çok yakın bir biçimde oluşturmasıdır. Dil, evren hakkındaki düşünceleri simgeleyen; duygu ve düşüncelerimizi aktarmaya yarayan, uzlamaya dayalı kodlardan oluşan bir dizgedir. Konuşma ise dilin sözel ifadesidir; fiziksel, psikolojik ve nörofizyolojik bir süreçtir.  Duygu ve düşüncelerin  sesli sembollere dönüştürülmesidir.

Duygu Ekinci, Konuşma ve Dil Patoloğu

02 Eylül 2006

KONUŞMA GECİKMESİ OLAN ÇOCUKLARDA İŞİTMENİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Auris Nasus Larynx dergisinin Eylül 2006 sayısında yayınlanan bir makaleye göre okul öncesi çağda konuşma gecikmesi olan çocukların çoğunda işitme normal sınırlardadır. Bu çocuklarda yaygın gelişim bozukluğu olduğu bildirilmektedir. Bu durumda işitmesi normal çocuklarda altta yatan psikiyatrik bir problem konusunda uyanık olunmalıdır. Nedeni ne olursa olsun konuşma gecikmesi bulunan bu yaşlardaki çocuklarda erken tanı ve tedavi girişimi çok önemlidir.

07 Ağustos 2006

KEKEMELİK NE ZAMAN BAŞLAR?

2-6 yaş arasında çocukların dil gelişiminde çok hızlı bir gelişme olmaktadır. Cümlelerin karmaşıklığı ve uzunluğu, iki sözcükten oluşan basit yapılardan yetişkin cümle yapısına doğru artış göstermekte ve çocuğun sözcük dağarcığı artmaktadır. Ancak, çocuğun dilbilgisel gelişimi ile üretim kapasitesi aynı değildir. Çocuk farklı yapıda pek çok cümleyi nasıl kurabileceğini "biliyor" olabilir ancak, bu bilgiyi kullanabilmesi farklı seviyelerde bir takım becerileri içermektedir. Bilgi ve beceri arasındaki bu ayrım, kekemelik için önemli bir durumdur çünkü, ileri düzeydeki dilsel bilgi çocuğun motor becerilerini baskılayabilir (Hall ve Burgess, 2000). Dolayısıyla, bu yaş grubundaki hemen bütün çocukların konuşmaları sırasında aynı sözcükleri ya da cümleleri art arda tekrarladıklarına, nefeslerini söylemek istedikleri cümlenin uzunluğuyla eşgüdümlü olarak kullanamadıklarına ve uygun olmayan yerlerde duraklamalar yaptıklarına tanık oluruz. Çoğu zaman bu konuşma biçimi "gelişimsel kekemelik" ya da "normal akıcısızlık" olarak adlandırılır. 2-7 yaş çocuklarının konuşmalarında gözlenen ve normal olduğu düşünülen bu tip konuşma akıcısızlıkları bazen kalıcı bir problem haline gelebilmektedir. Bu dönemde çocuğun etrafında bulunan yetişkinlerin, çocuğun konuşma biçimi hakkında hiçbir yorum/ eleştiri yapmaması, düzgün konuşması için çocuğu uyarmaması, sakince ne anlatmaya çalıştığını dinlemesi çocuğun bu konudaki farkındalığını arttırmaması açısından önemlidir.

Çocuklarda kekemelik başlangıcı çoğunlukla 3-7 yaş arası olmakla beraber, nadiren ergenlik dönemi ve sonrasında da başlayabilmektedir. Çocukluk dönemi ya da sonrasında geçirilen ciddi bir beyin hasarı sonrasında da kekemelik başlayabilir. Bu durum "nörojenik kekemelik" olarak adlandırılmaktadır. Nörojenik kekemeliği olan bireylerde, beyin hasarı öncesinde bir kekeleme öyküsünün olmadığı belirtilmektedir (Lebrun, Bıjleveld ve Rousseau, 1990).

Özlem AKGÜN, Konuşma ve Dil Patoloğu

05 Ağustos 2006

KEKEMELİK GENETİK MİDİR?

Kekemelikte genetik etki diğer kompleks konuşma bozukluklarındakilerden daha güçlüdür. Kekemeliğin tek yumurta ikizlerinin her ikisinde birden görülme oranı %60 ya da daha fazla iken, çift yumurta ikizlerinde her ikisinde birden görülme oranı %20-26'dır (Riley, 2003). Bir ailede kekemelik öyküsü yoksa, o ailede doğacak olan bir çocuğun kekeleme olasılığı azdır. Ancak, bir çocuğun anne ya da baba tarafındaki akrabalarından herhangi birinde kekemelik öyküsü varsa, o çocukta kekeleme davranışının görülme olasılığı yaklaşık %40-60 oranında artmaktadır (Cebiroglu, 1982; Shames, Wiig ve Secord, 1998).

Özlem AKGÜN, Konuşma ve Dil Patoloğu