26 Temmuz 2018

Ses Tellerinin Beyaz ve Kabuklu Lezyonları

Vokal kord lökokeratozu (ses tellerinin beyaz, kabuklu lezyonları), erişkin laringeal papillom ve kronik hipertrofik larenjit ile birlikte laringeal prekanseröz lezyonlar olarak kabul edilmektedir. Lökokeratoz klinik bir tanımlamadır. Anormal epitelyal hipertrofi veya displazi nedeniyle oluşan vokal fold epitelyal ya da keratotik tabakasında bir artışı ifade eder. Lezyon vokal foldun bir bölümünde ya da tamamında görülebilir, derinliği çok farklı olabilir. Tıbbi hikaye, etioloji, neden ve tutulum derinlikleri farklı olduğundan tedavi ve prognozları da farklılık gösterir.

Yazının devamı ve detaylı bilgi için aşağıdaki bağlantıya tıklayabilirsiniz.
Vokal Kord Lökokeratozu




Detaylı bilgi, iletişim ve randevu için:
Prof.Dr. Haldun OĞUZ
Kulak Burun Boğaz Hastalıkları, Ses Bozuklukları, Baş-Boyun Cerrahisi
Başkan, Profesyonel Ses Derneği
Başkan Yardımcısı, Avrupa Foniyatri Akademisi
Telefon: 0 312 284 28 88
GSM: 0 531 431 06 94
Adres: Neorama İş Merkezi Kat 5 No.20 Söğütözü, Ankara
Detaylı Adres: Beştepeler Mahallesi, Yaşam Caddesi, Adalet Sokak, Neorama İş Merkezi 13/20, Söğütözü, Ankara
Google Maps:  http://ow.ly/O2aw30l3aCS
Son Güncelleme ve Kontrol Tarihi: 24 Temmuz 2018

24 Temmuz 2018

Ses Sağlığı Üzerine Etkili İlaçlar

Değişik nedenlerle kullanılan bazı ilaçlar, ses sağlığını olumsuz yönde etkileyebilir. Bunlar arasında sayılabilecek ilaçlar şunlardır:
  • Antihistaminikler (Alerji ilaçları)
  • Antikoagülanlar (Kanı sulandıran ilaçlar)
  • Aspirin
  • Antitusifler (Öksürük şurupları)
  • Antihipertansifler
  • Diüretikler
  • Antidepresanlar
  • Antikolinerjikler
  • Vitaminler, hormonlar
Detaylı bilgi, iletişim ve randevu için:
Prof.Dr. Haldun OĞUZ
Kulak Burun Boğaz Hastalıkları, Ses Bozuklukları, Baş-Boyun Cerrahisi
Başkan, Profesyonel Ses Derneği
Başkan Yardımcısı, Avrupa Foniyatri Akademisi
Telefon: 0 312 284 28 88
GSM: 0 531 431 06 94
Adres: Neorama İş Merkezi Kat 5 No.20 Söğütözü, Ankara
Detaylı Adres: Beştepeler Mahallesi, Yaşam Caddesi, Adalet Sokak, Neorama İş Merkezi 13/20, Söğütözü, Ankara
Google Maps: goo.gl/Rd9oJG

19 Aralık 2017

Burun kanaması

Burun neden kanar?
Burun kanamalarının çok büyük çoğunluğu burun ortasında septum adı verilen kıkırdağın üzerindeki mukozadan ve burun ön kısmından kaynaklanır. Burun girişinin hemen birkaç santimetre gerisinde mukozanın altında dışarıdan gelen havanın ısıtılması ve nemlendirilmesi konusunda önem arz eden bir damarsal ağ mevcuttur. Bu ağdaki yer alan damarlar yüzeye çok yakındır ve üzerlerindeki mukoza çok incedir. Soğuk algınlığı ya da sinüzit sırasında veya ağır olmayan travmalar sırasında görülen kanamaların büyük çoğunluğu bu bölgeden kaynaklanır. Burun kanamalarının bir kısmı ise burunun daha arkasından gelen, burunu besleyen daha büyük damarlara ait kanamalardır. Bu kanamalar daha sık olarak hipertansiyon gibi sistemik rahatsızlıkları olan daha yaşlı hastalarda görülür ve takip ve tedavileri daha önem arz eder.

Burun kanaması en sık hangi yaşlarda görülür?
Burun kanaması hayatın iki döneminde sık görülür. Bunlardan birincisi çocukluk ve erken gençlik dönemi, ikincisi ise ileri yaşlardadır. İlk gruptaki kanamalar daha çok burun ön kısmından olan ve nispeten daha az sorunlu kanamalardır. Yaşlılarda olan kanamalar ise daha çok sistemik hastalıklar ve kanamaya yatkınlık gibi nedenlerle olan, nispeten daha ciddi sonuçları olabilen, önemli kanamalardır.

Burun kanaması en çok nereden kaynaklanır? Kanayan damar nerededir?
Burun kanamalarının yaklaşık %90’dan fazlası burunun hemen ön tarafından kaynaklanır. Burun ortasında yer alan kıkırdak duvarı besleyen ve burun girişinde çok yüzeysel olan damarlar dış etkenlere açıktır. Kuvvetli burun temizleme, burun içerisinden kabuk alma, hafif burun travmaları, spor çarpışmaları, solunan havanın kuru olması ve geçirilen üst solunum enfeksiyonu gibi nedenler bu bölgeden kanamaya neden olabilir. Burunun ön tarafından kaynaklanan kanamalara ulaşmak ve tedavi edebilmek nispeten daha kolaydır. Nemlendiriciler kullanmak, basınç uygulamak, damar daraltıcı spreyler kullanmak ve bölgesel yakma uygulamaları gibi yöntemlerle kontrol altına alınabilirler.
Burunun arka bölümünden kaynaklanan kanamalar genellikle daha geniş damarlardan köken alabilir, tedavileri de daha detaylı bir yaklaşım, gerektiğinde tampon uygulanması ve ameliyatla kanamanın durdurulması gibi tedavilere ihtiyaç duyabilir.
BURUN KANAMASI ANKARA

Prof.Dr. Haldun OĞUZ
Kulak Burun Boğaz Hastalıkları, Ses Bozuklukları, Baş-Boyun Cerrahisi
Telefon: 0 312 284 28 88
GSM: 0 531 431 06 94
Adres: Neorama İş Merkezi Kat 5 No.20 Söğütözü, Ankara
Detaylı Adres: Beştepeler Mahallesi, Yaşam Caddesi, Adalet Sokak, Neorama İş Merkezi 13/20, Söğütözü, Ankara
Google Maps: goo.gl/Rd9oJG 

27 Eylül 2017

Videonistagmografi


Videonistagmografi (VNG), vertigo nedenleri arasında ayırıcı tanı yapabilmek amacıyla kullanılan bir testtir.  Denge bozukluklarını (vestibüler bozuklukları) değerlendirmek amacıyla, test gözlüğü ve kızılötesi ışınlara duyarlı video kameralar kullanılarak nistagmusların (istemsiz göz hareketlerinin) kaydedilmesi sağlanır.
VNG testiyle, iç kulağın denge ile ilişkili kısmında (labirentte) bir fonksiyon bozukluğu olup olmadığı, varsa disfonksiyonun derecesi, periferik – santral ayrımı ve disfonksiyonun yeri (iç kulakbeyingöz gibi) hakkında bilgi verebilir.
Test Öncesi Hazırlık – Bilgilendirme:
VNG testi sırasında hastanın teste uyum sağlayabilmesi, verilen komutlara uyabilmesi için ön bilgilendirme çok önemlidir. Hastanın hangi ilaçları kullandığı sorgulanmalı, testi etkileyebilecek ilaçların testten önce kesilmesi istenmelidir. Alkolün pozisyonel nistagmus (istemsiz göz hareketleri) oluşturabilme etkisinden dolayı alkol kullanımı da tetkik öncesi kesilmelidir.
Test sırasında baş dönmesibulantıkusma olabileceğinden en son yemek testten 2 saat önce yenmelidir. Teste başlamadan hastalardan göz makyajlarını temizlemeleri istenir.
Hasta standart bir uzaklığa oturtularak test gözlüğündeki ışığa veya dışarıda belirlenen bir hedefe sabit bakması istenir.
VNG test ekipmanları
  • Test Gözlüğü
  • Video Monitör
  • Bilgisayar
  • Video Kaydedici
  • Oda Kamerası
  • Işıklı Bar ve
  • Kalorik Uyarım Cihazından oluşur.
VNG testiyle göz hareketlerinin görülmesi ve kayıt edilmesi esastır.
VNG testiyle;
1) Okülomotor Testler
– Gaze (Bakış) Testi
– Sakkad Testi
– Pursuit (Takip) Testi
– Optokinetik Test
2) Pozisyonel Testler
3) Kalorik Test yapılır.
GAZE (BAKIŞ) TESTİ
Vestibüler uyarı olmaksızın oluşan nistagmusun ( istemsiz göz hareketi) değerlendirmesinde kullanılır.
Testin Uygulanışı:
– Hasta karşıya bakar ve başını oynatmadan ışıklı bar üzerindeki sağ, sol, yukarı ve aşağı yönde 20-30 derece ile hareket eden hedefe odaklanır.
– Test sırasında gözün belli pozisyonlarda sabitlenememesiyle (fiksasyon yapamama) istemsiz göz hareketleri(nistagmus) oluşabilir ve devam ediyorsa patolojiktir.
– Gaze testiyle oluşan istemsiz göz hareketleri sedatifantikonvülzan ve trankilizan ilaçlara, serebellum (beyincik) patolojilerine ve göz kaslarına ait patolojilere bağlı ortaya çıkabilir.
SAKKAD TESTİ
Vestibüler uyarıyla oluşan istemsiz göz hareketlerinin (nistagmus) değerlendirilmesinde kullanılır.
Testin Uygulanışı:
– Test ışıklı bar yardımıyla horizontal (yatay) ve vertikal (dikey) planda yapılır.
– Hastadan ışıklı bar üzerindeki görsel uyaranı takip etmesi istenir.
– İki göz arasındaki hız farklılığı dikkatsiz hastalarda görülebileceği gibi santral sinir sistemi dejeneratif (dokudaki bozukluk) ve metabolik ya da ilaç intoksikasyonunda (zehirlenme) gözlenir.
PURSUİT (TAKİP) TESTİ
Vestibüler uyarıyla oluşan istemsiz göz hareketlerinin (nistagmus) değerlendirilmesinde kullanılır.
Testin Uygulanışı:
– Test ışıklı bar yardımıyla horizontal (yatay) ve planda yapılır.
– Hastadan başı sabitken ışıklı bar üzerindeki ileri ve geri düzgün şekilde hareket eden görsel uyaranı takip etmesi istenir.
– Testteki anormallikler yaş, görme problemleri, kullanılan ilaçlardikkat eksikliğibeyin sapı veya serebellum(beyincik) lezyonlarından (doku hasarı) kaynaklanabilir. Akut dönemde olan Periferik Vestibüler Sistemhastalıklarında da gözlemlenebilir.
OPTOKİNETİK TEST
Testin Uygulanışı:
– Test ışıklı bar yardımıyla horizontal (yatay) ve planda yapılır.
– Hastadan başı sabitken seri şekilde ışıklı bar üzerindeki önce sağa sonra sola hareket eden görsel uyaranı takip etmesi istenir.
– Test hastanın dikkatsizliğinden ve ilaçlardan etkilenmez.
– Testteki anormallikler görme hastalıklarına, konjenital (doğumsal) istemsiz göz hareketlerine (nistagmus), tek taraflı vestibüler sistem bozukluklarına, serebral (beyin), serebellar (beyincik) nedenlere bağlı olabilir.
BAŞ SALLAMA (HEAD SHAKİNG) TESTİ
Testin Uygulanışı:
– Test hasta oturur pozisyonda test gözlüğü (goggle) kullanılarak yapılır.
– Klinisyen hastanın başına horizontal (yatay) planda 20-25 hızlı bir şekilde hareket ettirir ve kayıt alınır.
– İstemsiz göz hareketleri (nistagmus) ssabit bir noktaya bakıldığında kayboluyorsa periferik patoloji, kaybolmuyorsa santral patoloji lehine yorumlanır.
POZİSYONEL TESTLER
Pozisyonla ilişkili baş dönmesi tarif eden hastalarda, baş dönmesi (vertigo) ve istemsiz göz hareketlerini (nistagmus) ortaya çıkarmak, değerlendirmek ve tanı koymak için kullanılır.
DİX-HALLPİKE MANEVRASI
Testin Uygulanışı:
– Hasta yatağa ayakları uzatılarak oturtulur.
– Hastanın başı karşıya bakar pozisyondayken 45 derece testin yapılacağı tarafa çevirilir ve hızlı şekilde başı yataktan 30 derece aşağı aşağı sarkıtılır. Baş dönmesi (vertigo) ve istemsiz göz hareketlerinin (nistagmus) varlığı sorgulanır.
– Hastanın baş dönmesi geçince oturur pozisyona getirilir ve karşıya bakması istenir. Tekrar baş dönmesi (vertigo) ve istemsiz göz hareketlerinin (nistagmus) varlığı sorgulanır.
– Diğer kulak içinde aynı işlem uygulanır.
ROLL MANEVRASI
Testin Uygulanışı:
– Hasta yatar pozisyonda iken başı 30 derece kaldırılır.
– Orta hattan testin yapılacağı tarafa hızlıca çevirilir. Baş dönmesi (vertigo) ve istemsiz göz hareketlerinin (nistagmus) varlığı sorgulanır.
– Diğer kulak içinde aynı işlem uygulanır.
KALORİK TEST
Kalorik test her iki kulakta bulunan semisirküler kanalların (yarımdaire kanalları) ayrı ayrı test edilebilmesine ve bu sayede iki kulak arasında karşılaştırma yapılabilmesine olanak sağlar.
Testin Uygulanışı:
– Hasta yatar pozisyonda iken başı 30 derece kaldırılır.
– Sıcak, soğuk hava ya da su uyaran kullanılarak her iki kulak test edilir.
– Uyarımlar arasında 5 er dakika beklenir.
– Dış kulak yolunda buşon (kulak kiri), eksternal otit (dış kulak yolu iltihabı), timpanik membran perforasyonu(kulak zarında delik olması) durumunda kalorik uyarı amacıyla su kullanılması uygun olmayabilir, bu durumda hava ile kalorik uyarı tercih edilebilir.
– İleri derecede psikotik bozuklukepilepsi, kontrolsüz hipertansiyon ya da kardiyak bozukluk olduğunda testin yapılması uygun olmayabilir.
Daha fazla bilgi ve randevu için:
Prof.Dr. Haldun OĞUZ
0 312 284 28 88
dr@haldunoguz.com

23 Ekim 2016

Boyunda Şişlik Neden Ortaya Çıkar?

Çocukluk çağında boyun şişliklerine çok sık rastlanır. Bu şişlikler boyunda orta hatta ya da yanlarda, alt çene kemiğinin hemen altında, kulağın önünde ya da arkasında, bir ya da birden fazla sayıda olabilir. Çocukluk çağında görülen şişliklerin en sık nedeni inflamasyon yani iltihaplanma ile giden başta üst solunum yolu enfeksiyonları olmak üzere bağışıklık sistemi ya da üst solunum ve sindirim sistemi ile ilişkili değişik hastalıktır.
Çocukluk çağında, anne karnında gelişimin belirli bir aşamasında bazı dokuların gelişmesinin duraklaması ya da yanlış şekilde gelişmesi sonucu oluşan hastalıklar da boyunda şişlikler ya da kitle ile kendisini belli edebilir. Bu tür gelişimsel problemler sadece çocukluk çağında görülmemekle birlikte, en sık görüldüğü yaş grubu çocukluk çağıdır. Gelişimsel patolojiler, boyut olarak milimetrik bir kitleden nerede ise tüm boyunu kaplayacak kadar büyük düzeye ulaşabilir. En sık görülen gelişimsel patolojiler arasında tiroid bezi gelişimi ile ilişkili tiroglossal kanal kisti, baş boyun ve göğüs bölgesi yapılarının gelişimi ile ilişkili brankial anormallikler, bağışıklık sistemi ve akkan yapıları ile ilişkili lenfanjiyomlar gibi çok değişik örnekler sayılabilir.
Genç erişkin çağda en sık görülen boyun kitleleri de aynen çocukluk çağında olduğu gibi enfeksiyonlara bağlı bağışıklık sisteminin bir parçası olan lenf nodu adı verilen yapıların büyümesinden (bu duruma lenfadenopati adı verilir) kaynaklanır. Lenfadenopati, aynada bireyin kendisinin ya da bir yakınının fark ettiği bir boyun şişliği şeklinde, veya yutkunurken ağrı, el ile dokunulduğunda acıma, bulunduğu bölgede kızarıklık ve ısı artışı, lenf nodunun üzerindeki cilde akıntı olması ya da genel olarak bireyin vücut ısısının artması ve halsizlik gibi şikayetlere yol açabilir. Lenf nodu büyümesi günlük hayatta sık karşılaşılan bir viral enfeksiyona ikincil olabileceği gibi, daha ciddi örneğin tüberküloz gibi vücudun diğer bölgelerini de etkileyen daha özgün bir enfeksiyonun ilk belirtilerinden de olabilir.
İleri yaşlardaki erişkinlerde yine iyi huylu şişlikler kötü huylu olanlara göre çok daha sık olarak görülür, ancak oransal olarak kötü huylu nedenlere bağlı boyun şişlikleri diğer yaş gruplarından fazladır. Ağız çevresinde yerleşmiş tükürük bezlerine ait patolojiler (taş, tükürük bezinin büyümesi, tükürük bezi dokusundan kaynaklanan iyi ya da kötü huylu tümöral hastalıklar gibi) de baş ve boyun bölgesinde şişlikle ortaya çıkabilir.
Doktora ne zaman başvurulmalıdır? Tanı nasıl koyulur?
Baş ve boyun bölgesinde şişlik fark eden her yaşta birey öncelikle bir Kulak Burun Boğaz Hastalıkları – Baş ve Boyun Cerrahisi Uzmanı’na başvurmalıdır.  Kulak Burun Boğaz Uzmanı yapacağı kapsamlı kulak, burun, boğaz ve tam bir baş boyun muayenesinin ardından (bu muayene hastanın gereksinimleri doğrultusunda genellikle geniz, yutak, gırtlak ve yemek borusu girişinin endoskopik olarak muayenesini de kapsar) gerekli bilgileri hastaya verecektir. Enfeksiyöz, inflamatuar bir rahatsızlık düşünülen hastaların ilaç tedavisine başlanması ve takibe alınması yeterli olabilir. Bazı hastalarda herhangi bir tedaviye başlanmadan önce ayırıcı tanı yapılması, patolojinin nesnel olarak daha iyi ortaya koyulması gibi nedenlerle değişik radyolojik incelemeler (ultrasonografibilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans görüntüleme gibi) gerekli olabilir. Bazı hastalar için nükleer tıp yöntemleri (sintigrafi gibi) ya da dokunun patolojik incelemesi için örnek alınması (ince iğne aspirasyon biyopsisi ya da dokudan doğrudan parça alınarak) gerekebilir.
Boyun kitlelerin tedavisinde cerrahinin yeri nedir? Ne zaman ameliyata ihtiyaç duyulur?
Yukarıda da arz ettiğim üzere, baş boyun kitlelerinin çok büyük bir çoğunluğu enfeksiyonlara ya da diğer iltihaplanma durumlarına ikincil olarak oluşur. Bu tür kitlelerin medikal yani ilaçlar kullanılarak tedavisi genellikle çok başarılıdır. Doğru ilaçların uygun süre ve dozda kullanılması bir gerekliliktir. Ancak, ilaç tedavisinden fayda görmeyen enfeksiyöz – inflamatuar hastalıklar ile baş boyun bölgesinde yer alan yapıların iyi ya da kötü tümöral hastalıkları gibi birincil tedavisi cerrahi olan durumlarda cerrahi tedavi çok başarılı olarak uygulanabilen bir seçenektir. Cerrahi tedavi sayesinde çıkarılan örnekler patolojik olarak da incelenebilir ve hastanın ihtiyaç duyabileceği diğer tedavi yöntemlerinin (radyoterapi ya da kemoterapi gibi) planlaması yapılabilir.
KISACA…
  • Baş ve boyun bölgesine ait şişlikler her yaş grubunda görülebilir.
  • Hastaların bir Kulak Burun Boğaz Hastalıkları uzmanı tarafından detaylı olarak değerlendirmesi uygun olacaktır.
  • Tedavi yöntemleri olarak genellikle ilaç tedavileri, gereken hastalarda ise cerrahi tedaviler kullanılmaktadır.
+90 312 284 28 88
#ankarakbb.info , #yutmatedavisi.com, #cocukkulakburunbogaz.com

08 Ağustos 2016

DIŞ KULAK YOLU İLTİHABI - YÜZÜCÜ KULAĞI - YAZ KULAĞI - KULAK MANTARI



Dış kulak yolu iltihabı [DKYİ] (Otitis eksterna [OE]), kulağımızın üç bölümünden en dış kısmını oluşturan dış kulak kanalı ve/veya kulak kepçesinin enfeksiyöz veya inflamatuar bir hastalığıdır.

En sık şikayet kulak ağrısı, kulak ve çevresinde hassasiyet, dokunmakla ağrının artması, kulakta tıkanıklık ve basınç hissi, dolgunluk ve işitmede azalmadır.

Her yaş grubundan bireyde görülebilir. Su ile daha fazla temas edilen yaz aylarında ve yüzücülerde daha sıklıkla rastlanır.

Altı alt tipi mevcuttur:
  • Kısa süreli, yaygın DKYİ (Akut diffüz OE): En sık görülen şeklidir.
  • Kısa süreli, lokalize DKYİ (Fronkül): Genellikle bir kıl kökü iltihabı şeklindedir.
  • Uzun süreli DKYİ (Kronik OE): 6 haftadan uzun süren DKYİ olarak tanımlanabilir.
  • Egzema ile birlikte olan DKYİ: Değişik bir çok cilt hastalığı ile birlikte görülebilir. Sedef, alerjik dermatit, lupus bunlardan bazılarıdır.
  • Kulak mantarı: Candida ve Aspergillus gibi patolojik mantarların dış kulak yolunda bulunması ile görülür.
  • Nekrotizan (Malign) DKYİ: Daha çok bağışıklık sistemi sorunu olan şeker hastaları ya da AIDS hastaları gibi hastalarda görülen nadir ancak çok ağır seyreden DKY ve çevre dokuların iltihabi hastalığıdır.

Hastalığın tanısı kulağın otoskopik ve endoskopik muayenesi ile koyulur. Tedavisi hangi tip olduğuna göre; hem dış kulak yoluna uygulanan, hem de ağız yolu ya da kas içi / damar içi uygulanan ilaçlar ile yapılabilir.

30 Haziran 2016

Ses teli felcine bağlı şikayetlerin tedavisinde enjeksiyon laringoplasti


Ses teli felci olan bireylerin tedavisinde kullanılan yöntemlerden birisi enjeksiyon laringoplastidir. Bu yöntem sayesinde hareket etmeyen ses telinin normal fonksiyon gören tele yaklaştırılması hedeflenir. Bu sayede ses teli düzeyinde yeterli kapanma sağlanarak hem ses kalitesinde bir düzelme, hem de hava yolunun korunması (içilen ya da yenilen gıdaların soluk borusuna kaçmasının önlenmesi) açısından değerli sonuçlar alınır.

25 Mayıs 2016

Balgam Söktürücü İlaçlar ve Ses Kalitesi Üzerine Etkisi

Normal ses fizyolojisi için, solunum sistemi salgılarının akışkanlığının optimum düzeyde olması ve ses telleri üzerindeki yüzey geriliminin normal olması birer gerekliliktir. Salgıların uygun akışkanlıkta olmaması ya da başka bir deyişle koyu olmasının en sık nedenleri yetersiz sıvı alımı (dehidratasyon), enfeksiyonlar ve antihistaminler gibi bazı ilaçların uygunsuz kullanımıdır. Dehidratasyonun kaynağı; yetersiz sıvı alımı, ağır fiziksel aktiviteler nedeniyle aşırı sıvı kaybı, ya da klimalı alanlarda çalışmak ve nemi düşük bölgelerde yaşamak gibi çevresel faktörler olabilir. Solunum yollarındaki sıvıların akışkanlığının düzeyi, doğrudan vücuttaki mevcut su düzeyi ile ilgilidir. Balgam söktürücü (salgıları akışkan hale getirici / ekspektoran - mukolitik) ilaçlar da dahil olmak üzere hiçbir ilaç tedavisi yeterince sıvı almanın yerini tutmaz. Ancak, bu ilaçlar kullanılarak dehidratasyonun etkilerinin daha hızlı ortadan kaldırılması, antihistaminler gibi ilaçların etkilerinin dengelenmesi hedeflenebilir. Geniz akıntısından, boğazda bir şey yapışıp kalıyormuş hissinden yakınan ya da boğazına bir şey takılmış ve güç yutabiliyormuş gibi hisseden bireylerin çoğunda neden salgıların artmış olması değil, olması gerekenden daha az akışkan olmasıdır. Koyu salgılardan, geniz akıntısından, sık boğaz temizleme şikayetinden yakınan bireylerde ideal tedavi birleşimi sıvı alımının arttırılması ve salgıları incelten ilaçların birlikte kullanılması olabilir.

Daha fazla bilgi için: www.haldunoguz.com – 0 312 284 28 88 

22 Mayıs 2016

ALERJİ İLAÇLARININ VE DOĞRU MİKTARDA SIVI ALIMININ SES KALİTESİ ÜZERİNE ETKİSİ



Antihistaminler, alerji tedavisinde kullanılan ilaçlardır. Tüm antihistaminlerin az ya da çok üst solunum yolu salgılarını azaltıcı, kurutucu bir etkisi mevcuttur. Bu etki kullanılan ilaçlar ve bireyin o ilaca cevabına göre değişiklik gösterebilir. Bunun yanı sıra, özellikle üst solunum yolları enfeksiyonlarının tedavisi sırasında genellikle sempatomimetik ya da parasempatolitik adı verilen, ve yine salgıları azaltan ya da daha koyu hale getiren ilaçlar ile bir arada kullanılırlar. Bu nedenle ses tellerinin birbiri ile temas eden yüzeylerinde nemlilik azalır, bazen bu durum kuru bir öksürüğe dahi sebep olur. Bu kuru öksürük, ses telleri açısından, bazen alerjinin kendisinden daha zarar verici olabilir. Mukoza salgılarının uygun miktar ve kıvamda olması, ses tellerinin birbirine temas eden titreşim yüzeylerinin rahatça hareket edebilmesi için çok önemlidir. Ses telleri ve sesi oluşturan tüm yüzeylerin doğru şekilde nemlenmesi – kaygan hale gelmesi, yeterli miktarda sıvı alınması ve seröz - musinöz salgıların doğru dengesi ile sağlanır. Özellikle sesini profesyonel olarak kullanan bireylerde salgıların koyu hale gelmesi ses kalitesini çok olumsuz yönde etkileyebilir. Koyu larinks (gırtlak) salgılarını gösteren bir videoyu ekte görebilirsiniz. 
Daha fazla bilgi için: https://www.facebook.com/ankarakbb

29 Nisan 2016

SES OLUŞUMU: ANATOMİ VE FİZYOLOJİ


Ses oluşumu, anatomi ve fizyolojisi, hastalıkları ve ilişkili diğer konular hakkındaki tüm sunumlarıma aşağıdaki bağlantıdan ulaşabilirsiniz:

https://haldunoguz.wordpress.com/sunumlar-ders-notlari/

Prof.Dr. Hâldun OĞUZ
dr@haldunoguz.com
+90 531 431 06 94

10 Eylül 2015

Tiroidektomi sonrası tek taraflı ses teli felci hastalarında enjeksiyon laringoplasti ile erken ses rehabilitasyonu


Ses kıvrımı paralizisi (ses teli felci), tiroid cerrahisi sonrası en can sıkıcı komplikasyonlardan biridir. İki taraflı olduğunuda solunum problemlerine, tek taraflı olduğunda ise ses kısıklığı ve aspirasyona yol açabilir. Ses kıvrımı paralizisi oluştuğundan izlenebilecek yollar, paralizinin iyileşebileceği ümidiyle beklemek, reinnervasyon cerrahisi, laringeal çatı cerrahisi ve enjeksiyon laringoplastidir. bu seçenekler arasında enjeksiyon laringoplasti, düşük maliyeti, düşük morbidite oranı ve açık cerrahinin önlenebilmesi gibi avantajları nedeniyle öne çıkmaktadır.
Enjeksiyon laringoplasti için geçici ya da kalıcı maddeler kullanılabilir. geçici enjeksiyon ile açık cerrahi gerekliliğinin azaldığı ve ses kıvrımlarının aldığı son durumun istendiği gibi olması konusunda olumlu sonuçlar sağladığı bildirilmektedir. bu sayede optimal sinkinetik reinnervasyon sağlanabilmektedir.


Jang ve arkadaşlarının yaptığı bir çalışma ile [Jang JY et al, Eur Arch Otorhinolaryngol, online yayın 16 Temmuz 2015] erken ve geç enjeksiyon yapılan hastaların ses bulguları karşılaştırılmıştır.
Hastalara izafi olarak uzun süreli etki gösteren ArteSense (%20 polimetilmetakrilat, %80 bovin kolajen %3,5 solüsyonu) enjekte edilmiştir. Tiroid cerrahisinin ilk 3 ayında enjeksiyon uygulanan gruba erken, 3 aydan sonra uygulanan gruba geç enjeksiyon grubu adı verilmiştir. Seul’de yapılan bu çalışmada erken grupta 24 geç grupta ise 31 olgu bulunmaktaydı. Erken grubun ortalama enjeksiyon süresi postoperatif 39 gün iken, geç grubunki 334 gün idi. her iki gruba da ortalama 0,6 ml materyal enjekte edilmişti. Tüm enjeksiyonlar perkütan şekilde lokal anestezi altında krikotiroid yolla yapılmıştı.
Hastaların objektif ve subjektif ses değerlendirmeleri enjeksiyondan önce ve 3 ay sonra yapıldı.
Erken grupta test edilen tüm parametrelerde (maksimum fonasyon süresi [MPT], jitter, shimmer, gürültü harmonik oranı [NHR], GRBAS değerlendirmesi ve ses handikap endeksi [SHE] 30) istatiksel anlamlı iyileşme görüldü. Geç grupta ise subjektif parametreler GRBAS ve SHE 30 ile MPT istatiksel anlamlı düzeyde düzelirken; jitter, shimmer ve NHR iyileşmesi sınırlı idi.
Erken grup ve geç grubun sonuçları karşılaştırıldığında ise jitter, shimmer ve solukluluk değerlerinin istatiksel olarak farklı olduğu görüldü.


Özet olarak, tiroidektomi sonrası oluşan ses kıvrımı paralizilerinin erken dönemde enjeksiyon ile tedavisi geç dönemde yapılanlara göre daha olumlu ses sonuçları sağlamaktadır.     


Prof.Dr. Haldun OĞUZ
444 66 62   
531 431 06 94

 


24 Temmuz 2015

Tinnitus (Kulak Çınlaması)

Tinnitus nedir?
Tinnitus en sık “kulak çınlaması” olarak ifade edilir. Dışarıdan herhangi bir ses uyaranı olmadan kulakta hissedilen ses olarak tanımlanabilir. Bireyin hissettiği ses şiddetli ya da hafif, tiz sesli ya da pes sesli, tek ya da çift kulakta olabilir. Sesin özelliğine göre uğultu, vınlama, gürültü, cızırtı, vızıltı olarak da hastalar tarafından tarif edilebilir. Her üç ila on kişiden birinin hayatının belirli bir döneminde tinnitustan yakındığı bilinmektedir. 

Tinnitus nedenleri nelerdir?
Tinnitus başlı başına bir hastalık değil, birçok değişik neden tarafından oluşturulabilen bir belirtidir. İşitme sisteminin herhangi bir yerindeki bir sorunun göstergesi olabilir. İşitme sisteminin bölümleri dış, orta ve iç kulak; işitme siniri, beyin sapı ve beyin olarak tanımlanabilir. Nedeni dış kulak kanalında koyulaşmış kulak salgısı (kulak kiri, buşon) gibi basit, ya da işitme sinirinin tümörleri gibi karmaşık olabilir. Bazı klinik durumlarda kulak çınlaması sıklıkla görülür. Bunlar arasında işitme kayıpları, kulak - burun – geniz - sinüs hastalıkları, kalp damar hastalıkları, iç kulak ve beyin tümörleri, tiroid bezi hastalıkları, Meniere gibi denge hastalıkları sayılabilir.
Bazı bireyler işitme kayıpları olduğunu ilk olarak kulak çınlamaları ile fark edebilir. İşitme kayıplarının daha sık görüldüğü yaşlılarda tinnitus görülme sıklığı da daha fazladır. Birçok ilacın gerek iç kulak üzerine olan etkileri, gerekse kalp damar sistemine olarak etkilerine ikincil olarak kulak çınlaması yaptığı bilinmektedir. Yaşlılarda ilaç kulanım oranları da daha fazla olduğundan, bu durum da tinnitus sıklığını arttırmaktadır.
Belirli bir seviyenin üzerinde gürültüye uzun süre maruz kalınması (gürültülü işyerlerinde uzun süre çalışma gibi) ya da çok yüksek sese bir seferde aniden maruz kalınması (silah atılması ya da patlama gibi) işitme kaybına yol açabilir. Bu durumun nedeni gürültünün iç kulaktaki duyu hücrelerine zarar vermesidir. Gürültüye bağlı işitme kaybı olan bireylerde tinnitus sık görülen bir belirtidir.
Bireylerin sadece kendisinin fark ettiği tinnitusun yanı sıra, nadir hastalarda bireyin hissettiği ses başkaları tarafından da duyulabilir. Bu duruma objektif tinnitus adı verilir. Nedenleri genellikle kas ya da damar hastalıkları ile ilişkilidir.
Her ne kadar yukarıda sadece birkaç örneğini anlattığımız onlarca değişik tinnitus nedeni olsa da, çoğu hastada tinnitusa yol açan bir neden bulunamaz. Tinnitusun şiddeti, süresi, tizliği ya da pesliğine göre ciddi bir hastalıktan kaynaklanıp kaynaklanmadığı konusunda herhangi bir fikir elde edilemez. Tinnitus nadiren yaşamı tehdit eden bir nedenden kaynaklanır.
Tinnitus bireylerin yaşam kalitesini azaltabilir. Çok fazla önemsenmesi bireyde tükenmişliğe, depresyona, kaygıya ve panik atağa yol açabilir. Tinnitusu olan bazı bireyler işitmede, yaptıkları işe konsantre olmada ve uyumada güçlük çekebilir.

Kulak çınlaması olan bir birey ne yapmalıdır?
Kulak çınlaması olan bir bireyin öncelikle bir Kulak Burun Boğaz Hastalıkları uzmanına muayene olması uygun olacaktır. Bu sayede kulak kiri, dış kulak yolu enfeksiyonu, orta kulak iltihabı, kulak zarının delik olması gibi sadece muayene ile kolaylıkla tanısı koyulabilecek bazı tinnitus nedenlerinin bulunup bulunmadığı ivedilikle tespit edilmiş olur. Doktorunuzun size soracağı genel sağlığınız, kullandığınız ilaçlar ve alışkanlıklarınız ile ilgili sorular da birçok tinnitus nedeni hakkında fikir verici olacaktır. Tam bir kulak burun boğaz ve baş boyun muayenesinin yapılması ile burun, geniz, sinüsler, ağız, yutak, gırtlak bölgesinden kaynaklanabilecek olası nedenlerin tamamı gözden geçirilebilir. Muayenenin ardından ihtiyaç duyulması halinde yapılabilecek işitme ile ilgili testler de tinnitusun nedeni hakkında yol gösterici olacaktır.

Kulak çınlaması tedavi edilebilir mi?
Yukarıda da belirttiğimiz gibi tinnitus tek başına bir hastalık değildir. Birçok değişik nedenden oluşabilen bir ortak belirtidir. Belirli bir neden tespit edilebilirse, bu nedenin tedavisi (dış kulak yolu iltihabında yapılacak ilaçla tedavi ya da kronik orta kulak iltihabında yapılacak cerrahi tedavi gibi) tinnitus için de tedavi edici olacaktır. Herhangi bir tinnitus nedeni bulunmayan bireylerde aşağıdaki yöntemlerin yalnız başına ya da birden fazla yöntemin birlikte kullanımı ile birçok birey kulak çınlamaları ile daha iyi baş edebilmektedir.
İlaçlar: İç kulağın kanlanmasını arttıran, kas spazmlarını azaltan, bireyin belirli bir sorun üzerine algısını değiştiren, kaygı ve depresyonu azaltmaya yarayan çok değişik gruplardan ilaçların doğru doz ve sürede kullanımı tinnitus ile baş etmede faydalı olabilmektedir.
İşitme cihazları: İşitme kaybı ile birlikte olan kulak çınlamalarının tedavisinde önemli fayda sağlarlar.
Kulaklıkla kullanılan ses kaynakları: Tinnitus sesini baskılayan ya da değiştiren bazı seslerin kulaklıkla dinlenmesi kulak çınlamasının rahatlamasını sağlayabilmektedir.
Uzaktan dinlenebilen ses kaynakları: Değişik sesler ya da ses üreten cihazlar veya programlar tinnitus sesini baskılama ya da daha kolay kabullenmeyi sağlayabilir. Bu sayede rahatlama ve daha kolay uykuya dalma sağlanabilir.

Bu yaklaşımlar tinnitus için kullanılan temel yöntemler olmakla birlikte bitkisel tedaviler, manyetik dalga uygulaması, lazer uygulaması, biyogeribildirim, tinnitus sesinin eşleştirilmesi ve adaptasyonu, yaşam şekli değişiklikleri gibi çok değişik yöntemler de tinnitus tedavisinde alternatif olarak kullanılabilir.