30 Kasım 2012

Sistemik steroid tedavisine yanıt vermeyen ani işitme kaybı olgularında tedavi

Sistemik steroid tedavisine yanıt vermeyen ani işitme kaybı olgularında topikal insülin benzeri büyüme faktörü uygulaması hakkında sonuçları rapor eden bir çalışmanın geniş özetine aşağıdaki bağlantıdan ulaşabilirsiniz. YDU-KBB IGF-AIK

29 Kasım 2012

Ani işitme kaybında tanı ve tedavi

İdiyopatik ani gelişen sensörinöral işitme kaybında tanı ve tedavi konusunda bir makalenin geniş özetine aşağıdaki bağlantıya tıklayarak ulaşabilirsiniz. IASNIK – YDU KBB Blog

28 Kasım 2012

Sulkus: Eksizyon, Birincil Sütür ve Medializasyon Laringoplasti

Sulkus vokalis (SV), ses tellerinin tanısı en zor koyulabilen ve tedavisi en güç rahatsızlıklarından birisidir. Etiolojisi tam olarak anlaşılmış değildir. Yaklaşık yarısının konjenital olduğu düşünülmektedir. Fonotravma ile, ya da ses kıvrımı kistinin patlaması sonucu oluşabileceği de bildirlmektedir. Histolojik olarak, lamina proprianın yüzeysel kısmı yoktur, bazı olgularda vokal ligamentin de bulunmadığı gözlenmektedir. Ford tarafından yapılan sınıflamasına göre tip 1 fizyolojik SV, tip 2 ses kıvrımı serbest kenarında çizgi şeklinde depresyon, tip 3 ise derin, cep benzeri oyuk olarak ifade edilmektedir. SV tanısı videolaringostroboskopik olarak koyulabilir. Ancak bazı olgularda kesin tanı ancak mikroskop altında ameliyathane koşullarında koyulabilmektedir. SV tedavisinde ses terapisi, cerrahi ya da her ikisinin birlikte kullanımı temel teşkil etmektedir. Cerrahi tedavi seçenekleri şunlardır: 1. insizyon ve sulkus epitelinin kaldırılması 2. insizyon ve sulkus epitelinin kaldırılması; otolog yağ, fasya, ya da başka maddeler ile greftleme 3. insizyon ve sulkus epitelinin kaldırılması; sulkus boyunda dikey kesiler yapılması 4. eksizyon ve oluşan defektin birincil sütürasyonu 5. lazer uygulamaları 6. steroid ya da başka rejeneratif maddelerin enjeksiyonu 7. eksizyon ve oluşan defektin birincil sütürasyonu; medializasyon laringoplasti Yılmaz, yukarıda 7 numaralı olarak ifade edilen metodu ile ameliyat ettiği 44 olgusunu sunmuştur. Olguların tamamında tip 2 ya da 3 sulkus mevcuttur, hastalara ameliyat öncesi ses terapisi uygulanmıştır. Hastalar ameliyat öncesi ve ameliyattan 1 yıl sonra GRBAS, SHE-30, videolaringostroboskopi ile glottal kapanma, mukozal dalga amplitüdü, simetrisi ve periyodisitesi açısından değerlendirilmiş, akustik ve aerodinamik analizleri yapılmıştır. Tüm hastalara eksizyon ve oluşan defektin birincil sütürasyonu ile birlikte 2 olguda bilateral yakınlaştırma laringoplastisi, 42 olguya ise hyaluronik asit veya kalsiyum hidroksiapatit ile injeksiyon uygulanmıştır. Hastalar 4-8 hafta süren ciddi disfoni tarif etmiş, ancak sütürleri 4-6 haftada kendiliğinden atılmış, sonrasında ise sesleri belirgin düzelme göstermiştir. Ameliyat öncesi ve sonrası değerlendirilen verilerden GRBAS parametrelerinden G,R ve B değerleri istatiksel anlamlı derecede düzelirken, A ve S değerlerinde değişiklik görülmemiştir. SHE-30’da anlamlı derecede düzelme görülmüştür. Glottal kapanma ve mukozal dalga amplitüdünde anlamlı düzelme görülmüş, simetri ve periyodisitede fark görülmemiştir. Aerodinamik analiz parametrelerinden maksimum fonasyon süresi, ortalama hava akımı hızı, ortalama etkinlik ve ortalama basınç değerleri anlamlı derecede düzelmiş, ortalama güç ve rezistansta fark görülmemiştir. Uzatılmış ses analizinde temel frekans ve yumuşak fonasyon endeksi dışındaki tüm parametrelerde, metinden ses analizinde ise temel frekans, ses türbülans endeksi ve yumuşak fonasyon endeksi dışındaki tüm parametrelerde anlamlı istatiksel anlamlı iyileşme saptanmıştır. Sulkus konusunda yayın sayısı çok azdır. Tedavi için ise çok sayıda değişik alternatif önerilmektedir. Cerrahi tedavinin sonuçları konusunda hastaların beklentilerinin gerçekçi ve düşük düzeyde olması gereklidir. Yazının tamamına aşağıdaki bağlantıdan ulaşabilirsiniz. Yılmaz EAORL 2012

27 Kasım 2012

Eagle Sendromu'nda Stiloid Uzantı Cerrahisi Komplikasyonu

Eagle Sendromlu (stiloid uzantı adı verilen kemik çıkıntının uzun olması ya da stilohyoid bağın kireçlenmesi sonucu yüz ve boyun bölgesinde ağrı ile belirti veren bir hastalık) bir olguda stiloid uzantı cerrahisi sonrası gelişen trigeminal nevralji konulu olgu sunumuna ulaşmak için aşağıdaki bağlantıya tıklayabilirsiniz. YDU KBB Blog - Eagle

26 Kasım 2012

Reflü Larenjit

Laringofaringeal Reflü (Reflü Larenjit), mide içeriğinin geriye kaçısı ile oluşan bir rahatsızlıktır. Bu konu ile ilgili bir radyo programının kayıtlarına ulaşmak için aşağıda yer alan bağlantıya tıklayabilirsiniz.
Reflü Larenjit (Radyo)

23 Kasım 2012

Tek taraflı utriküler disfonksiyona bağlı horizontal nistagmus

Horizontal nistagmusu olan ve tek taraflı utriküler disfonksiyon teşhisi alan bir olgu ile ilgili yazıya aşağıdaki bağlantıdan ulaşabilirsiniz. YDU KBB Blog - Utrikuler Disfonksiyon

22 Kasım 2012

Tıkayıcı Uyku Apnesinde Çok Seviyeli Cerrahinin Güvenliği

Uyku ile ilişkili solunum bozuklukları (USB); horlama, üst hava yolu rezistans sendromu ve tıkayıcı uyku apnesinden (TUA) oluşan bir hastalıklar spektrumu olarak tanımlanabilir. USB’nin erkeklerde %24, kadınlarda ise %9 oranında görüldüğü bildirilmektedir. Çoğu USB hastasının tanı almadığı bilinmektedir. Orta-ağır TUA’si olan kadın hastaların %93’ünün, erkeklerin ise %82’sinin tanısı koyulmamıştır. TUA’nin kardiyovasküler ve solunum sistemleri üzerine ve nörobilişsel fonksiyonlar üzerine ciddi etkileri olduğu çok iyi belgelenmiştir. USB ile hipertansiyon arasında kuvvetli bir ilişki olduğu gösterilmiştir. Bunun uyku bölünmesi, gece oluşan hipoksemi (kanda oksijen düzeyinin düşmesi) ve artmış sempatik tonus nedeniyle olduğu düşünülmektedir. Cerrahi geçirdiklerinde TUA hastalarının hava yolu problemleri ile karşılaşma riskleri yüksektir. Bunun nedeni bu olguların, küçük mandibula, büyük dil, kısa ve kalın boyun yapıları nedeniyle anestezist için güç olgular olması olarak ifade edilmektedir. Ayrıca TUA olguları kas gevşeticilere ve narkotik analjeziklere çok duyarlıdır. Anesteziden uyanır iken solunum depresyonu ve tekrarlayan apneler görülebilir. Narkotik analjezikler kullanıldıktan sonra 4-12 saat süren solunum baskılanması görülebilir. Laringeal ödem ise bazı serilerde %5,7 oranında rapor edilmiştir. Bu durum profilaktik steroid kullanımı ile aşılabilir. Apne indeksi (AI) 70’den yüksek ve en düşük oksijen konsantrasyonu %80’den düşük olan hastalar ameliyat sonrası komplikasyonlar açısından, özellikle oksijen satürasyon düşmeleri yönünden daha yüksek risk altındadır. 487 hastaya yapılan 1698 cerrahi işlemi değerlendiren bir çalışmada, genel komplikasyon oranı %7,1 olarak bulunmuştur. Komplikasyonların dökümü şu şekildedir: • Kanama problemleri (%3,1): Ameliyat sonrası 7-15. günler arasında gelişmiştir. Toplam 15 hastadan 8’inin ameliyathaneye alınması gerekmiştir. Hiçbirisine kan transfüzyonu gereksinimi olmamıştır. Olguların birinin gingko biloba, birinin ise aspirin kullandığı belirlenmiştir. • Kalıcı hipertansiyon (%3,1): Bu hastaların tamamında preop hipertansiyon mevcuttur. • Dilde şişlik (%1,8): Tüm olgularda dil askı sütürlerine bağlı olarak oluşmuştur. • Oksijen satürasyonunda düşme (%1,2): Tüm hastalarda postop ilk 180 dakikada olmuştur. • Negatif basınca bağlı pulmoner ödem (%0,4): Anesteziden uyanırken inspirasyon sırasında tüpün ısırılmasına bağlıdır. İntravasküler sıvı, alveollere çekilmektedir. • Hava yolu tıkanıklığı (%0,2): Sadece bir adet burun, damak ve dil cerrahisinin birlikte yapıldığı bir olguda postoperatif 2. günde, ağır öksürük sonrası ağız tabanında başlayan kanama sonrası gelişmiştir. Acilen nazoendotrakeal olarak entübe edilmiş ve 3 gün süre ile sedasyon altında entübe olarak kalmıştır. • Nazofarinks stenozu: Hiçbir olguda görülmemiştir. Tüm TUA olguları ameliyat sonrası en az 3 saat süre ile yoğun gözetim altında tutulmalıdır. Perioperatif CPAP (devamlı pozitif hava yolu basıncı) kullanımı ameliyat sonrası solunum sorunlarının azaltılması için önerilmektedir. Bu çalışmadaki hastaların ilk grubu burun ve damak cerrahisinin tek seansta yapıldığı olgulardır. Bu grup hastalar ameliyat sonrasında en az 6 saat süre ile hastanede tutulmuştur. İkinci grup hastalar ise burun, damak ve dil cerrahisine tabi olup, en az bir gece hastanede takip edilmiştir. Makalenin tamamına aşağıdaki bağlantıdan ulaşabilirsiniz (Pang KP, et al. Arch Otolaryngol Head Neck Surg 2012;138:353-7). doi:10.1001/archoto.2012.130

Grip

Grip konusunda Volume dergisinde yayınlanan köşe yazısına ulaşmak için lütfen aşağıdaki bağlantıya tıklayınız.

17 Kasım 2012

Laringofaringeal Reflü

Laringofaringeal Reflü hakkında Volume dergisine yazdığım metine ulaşmak için lütfen aşağıdaki bağlantıya tıklayınız:

Laringofaringeal Reflü – Volume 200602

12 Kasım 2012

Laringofaringeal Reflü için Risk Faktörleri

Saruç ve arkadaşları tarafından yapılan ve European Archives of Otorhinolaryngology dergisinde yayınlanan bir çalışmaya göre, gastroözefageal reflü [GER] (mideden yemek borusuna mide içeriğinin geri kaçışı) hastalığı olan bireylerde laringofaringal reflü [LFR] (gırtlak düzeyine kadar ulaşan, mide içeriğinin geri kaçışı) görülmesi ile ilgili risk faktörleri olarak şu değişkenler belirlenmiştir: Erkek hasta, hiatus hernisi, hastalık belirtilerinin uzun süredir devam ediyor olması, yüksek vücut kütle endeksi, erozif GER ve Barrett özefagusu bulunması. Helicobacter pylori varlığı ile LFR arasından anlamlı bir birliktelik saptanmamıştır. Makaleye aşağıdaki bağlantıdan ulaşabilirsiniz.

Reflü şikayetleri nelerdir?

Laringofaringeal Reflü (Mide içeriğin geriye/yukarıya ses telleri düzeyine kaçması) hastalarında en sık görülen şikayetler nelerdir?
 
Ses kısıklığı ve ses ile ilgili diğer şikayetler
Boğaz temizleme
Boğazda artmış mukus salgısı ve geniz akıntısı
Yiyecekleri, sıvıları ya da hapları yutmada güçlük
Yemek yediken ya da yattıktan/uzandıktan sonra öksürme
Solunum sorunları, boğulacakmış gibi olma hissi
Tekrarlayan, rahatsız edici öksürük
Boğazda bir şey yapışmış ya da boğazda birşey kalmış hissi
Göğüs ortasında yanma
Göğüs ağrısı
Hazımsızlık
Ağıza mide suyu gelmesi
 

04 Kasım 2012

Tek taraflı ses teli felcinde yağ enjeksiyonu

Tek taraflı ses kıvrımı (ses teli/vokal kord) felcinin en sık nedeni tiroid ameliyatlarıdır. Otolog (bireyin kendisinden alınan) yağ enjeksiyonu bu patolojinin belirtilerini düzeltmek için kullanılan yöntemlerden birisidir. Tayvan'da yapılan bir çalışma ile yağ enjeksiyonu yapılan bireyler ortalama 26 aylık bir süre sonunda 3 boyutlu tomografi ile değerlendirilmiş ve yağ dokusunun ses kıvrımı düzeyinde hala bulunduğu belirlenmiştir. Enjekte edilen yağın dokuda uzun süre kalabildiği ve tiroid ameliyatlarına bağlı tek taraflı ses kıvrımı paralizisi olan bireylerin seslerinin daha iyi hale getirilmesinde anlamlı fayda sağladığı ifade edilmiştir. Surgery 2009;146:82-7.