Laringeal
yassı hücreli karsinom (SCC) olgularında yaşam süresini belirleyen en önemli
faktör erken tanıdır. Hangi prekanseröz lezyonların daha çok risk içerdiğini
gösteren tanısal işaretleyiciler henüz bulunmamaktadır. Vokal fold
lökoplakilerinde malign transformasyon riski %8’dir. Risk altında olan
hastaların hangileri olduğuna dair bulgular henüz net değildir. Güncel olarak
kullanılan yöntem doku örneğinde displazi varlığını ve derecesini ortaya
koymaya yöneliktir. Örnekleme ve değerlendirme hatalara açıktır. Örnekleme
sırasında lökoplakisi olan hastaların %50’sinde displazi bulunmaktadır, ancak,
bunların bir kısmının yaşamlarının bir döneminde displazi geliştireceği de
aşikardır.
Geleneksel
tanı yöntemleri mükemmellikten uzaktır. Eğer hekim, takip etmeyi uygun görürse
ve riskli bir hasta takibe gelmezse ilerleyen zaman içerisinde agresif bir
tümör gelişebilir. Aksine, hekim radyoterapi ya da cerrahi önerirse, hiç bir
zaman larinks kanseri geliştirmeyecek bir olguda gereksiz bir laringeal hasar
oluşturulabilir.
Vokal
foldlarda tümörogeneze ilerlemenin genetik alt yapısı hakkında bilgilere sahip
olunması, güvenilir ve öngörüye olanak sağlayan tanı kriterleri oluşturulmasını
sağlayabilir. Genetik ekspresyon markerları kullanılarak keratotik kanseröz
olmayan lezyonların invaziv karsinomdan ayırt edilmesi hipotezine dayanan bir
çalışma yapılmıştır.
Hiçbirisnden
daha önce biyopsi alınmamış, klinik tanıları vokal fold lökoplakisi olan,
histopatolojik tanıları displastik olmayan keratotik epitel (ND) (n=7), displastik
keratotik epitel (DYS) (n=3), ve invaziv karsinom (CA) (n=7) olan hastalarda 84
adet kanser pathway geni ekspresyonu gerçek zamanlı polimeraz zincir reaksiyonu
(RT-PCR) ile çalışılmıştır.
4 genin (Insulin-like growth factor 1 [IGF-1], Matrix
metalloproteinase 2 [MMP-2], S100 Calcium binding protein A4 [S100A4],
Ependymin related protein 1 [EPDR1]) DYS grubunda ND grubuna göre
istatiksel olarak daha fazla eksprese edildiği görülmüştür. IGF-1, 8,5 kat
artış ile ekspresyonu artan gendir.7 genin CA grubunda DYS grubuna göre daha
fazla (en önemlisi 47 kat artan MMP-1 genidir); 31 genin ise CA grubunda ND
grubuna göre yüksek oranda (en önemlisi 37 kat artan MMP-1 genidir) regüle
edildiği bulunmuştur.
Matriks
metalloproteinazları (MMP-1, MMP-2, MMP-9) ekspresyonunun grupları istatiksel
olarak ayırt etmek te olduğu ve hücre dışı matriks yıkımı ve anjiogenezin
arttırılmasını ifade ettiği görülmektedir. Genetik değişikliklerin bu şekilde
tanınması ile vokal fold tümör oluşumu hakkında ileride önemli tanısal kriterler ortaya
koyulabilir.
Barlett RS,
et al. Genetic characterization of vocal fold lesions: leukoplakia and
carcinoma. Laryngoscope 2012; 122(2):336-42.