11 Ocak 2013

Vestibüler Fold Elektrofizyolojik Aktivitesi

Vokal folddaki bir tümörün rezeksiyonu, şekil değişikliğine ve başta fonasyon olmak üzere anatomofizyolojik fonksiyonel modifikasyonlara yol açar. Cerrahi ile oluşan anatomik boşluğun doldurulmasını amaçlayan glottik rekonstrüksiyon ile ses değişiklikleri en aza indirilebilir. Neo-vokal fold oluşturmak için sıklıkla larinkse yakın yapılar ya da vestibüler foldlar gibi larinksin kendisine ait dokular kullanılabilir. 
Vestibüler foldlar, elastik lifler ve yağ hücreleri ile birlikte tiroaritenoid (TA) kasından lifler de içeren gevşek bağ dokusundan oluşmaktadır. Buradaki kas lifleri, solunum ve hava yolunu korumadaki fonksiyonları nedeniyle hızlı kasılan tipte lifler içerir. Laringeal bozukluklar dışında normalde fonasyonda görevleri yoktur.
Glottik bölgeye yerleştirilen vestibuler foldların titreşim davranışı gösterdiği, hatta disfonik ses kalitesi oluşturmadan ve temel frekans varyasyonlarına yol açmadan tam bir adaptasyon gösterdiği daha önce gösterilmiştir (aynı guruba ait bir çalışmadır). Bakiye vokal foldu korumakla kalmayıp, fonatuar fonksiyonu da üzerine almaktadır.
Supraglottik bölgedeki yerleşimi nedeni ile ulaşmak güç olduğundan, vestibüler fold (VF) kas liflerine ait literatürde EMG çalışması bulunmamaktadır.  Bu çalışmanın amacı, kordektomiden sonra rekonstrüksiyon amacı ile glottik seviyeye yerleştirildiğinde VF’ların ses çıkarma sırasında motor ünite rekrütmanlarını ve motor ünite aksiyon potansiyellerini (MÜAP) değerlendirmektir.
Metod:
11 olgu, 53-82 yaş, hepsi erkek, 9-90 (ort 43) ay takip
Vokal kord hareket kısıtlılığına yol açmayan hafif subglottik uzanımı olan vokal kord SCC; laringofissür kordektomi + vestibüler fold flebi ile rekonstrüksiyon
Tüm hastaların opere olan ve olmayan yönlerinde krikotiroid ve tiroaritenoid (TA) kasları EMG ile değerlendirilmiş. TA kas hem transkartilajinöz, hem de transmembranöz yol ile değerlendirilmiş.
Sonuçlar:
1 olguda aşırı öksürük refleksi ile hiç değerlendirme yapılamamış.
Opere olmayan yönde 5 olguda transkartilajinöz yöntemle kartilaj geçilememiş.
Opere olmayan yönde 2 olguda TA kası vokal foldda lokalize edilemiş.
6 olguda opere tarafta transkartilajinöz yöntemle kartilaj geçilememiş. Bu olgulardan birisi transmembranöz yolla da EMG’nin yapılmasına izin vermeyerek EMG’yi reddetmiş.
Opere olmayan yönde TA kası vokal foldda lokalize edilemeyen 2 olgunun, opere olan yönünde de TA kası lokalize edilememiş.
Opere yönde TA kası tespit edilebilen 7 olgunun sadece birisinde kronik nörojenik zedelenme ile uyumlu bulgular elde edilirken, diğer 6’sının bulguları normal olarak belirlenmiş.
CT kas lokalizasyon güçlüğü opere yönde 3 olguda, opere olmayan yönde 5 olguda görülmüş. CT aktiviteleri arasında hiç fark bulunmamış.
Vestibüler fold kullanılarak yapılan rekonstrüksiyon tekniği ilk olarak Rethi tarafından 1963 yılında tarif edilmiş; 2002 yılında Ricz tarafından daha geniş bir çıplak yüzeyin kapatılmasına olanak sağlayacak şekilde laringeal ventrikül tavanının serbestleştirilmesini ve karşı vokal fold ile aynı plana getirilmesini içeren yeni teknik tanımlanmıştır.
Eski vestibüler fold ile glottik rekonstrüksiyon tekniklerinde temel frekansın artma eğiliminde olduğu görülmüştür. Bunun üç nedeni olabilir:           (1) vestibüler foldun inferiora yer değiştirmeye bağlı gerginliği, (2) sütürlere bağlı gerginlik, (3) flep içerisindeki kasların etkisi.
Glottik rezistans, subglottik hava basıncının korunması ile elde edilir ve Bernoulli fenomeni açısından önemlidir. Bu etki, titreşim seslerinin oluşturulması için kritik bir öneme sahiptir. Bu nedenle, subglottik hava basıncı vestibüler folddaki histolojik değişiklikleri stimüle edebilir. Buna örnek olarak vokal foldun erişkin özelliklerini elde edinceye kadar çocukluk çağında geçirdiği değişimler gösterilebilir. Bu amaçla, vestibüler foldun yer değiştirmesinin yeni bir fonksiyon görecek şekilde histolojik değişikliklere yol açıp açmadığının ve VF hücre dışı matriksi bileşiminin ileride yapılacak çalışmalarla araştırılması gereklidir.   
1 olguda öksürük refleksi nedeniyle EMG’nin yapılamama nedeni cerrahiye bağlı oluşan skatris, yaşa bağlı larinks kas atrofisiveya obeziteye bağlı aşırı yağ dokusu olabilir.
2 olguda opere olan ve olmayan her iki yönde de EMG ile aktivite tespit edilememesi; obeziteye, bireysel anatomik değişkenlere, minimal dikey veya yatay kıkırdak hareketliliğine, kıkırdağı belirlemek için kullanılan yüzeyel referans noktalarının bulunmamasına ve hasta uyumsuzluğuna bağlı olabilir.
5 olguda (%45) opere olmayan yönde, 6 olguda (%55) ise opere olan yönde transkartilajinöz yöntemle kartilajın geçilememesi, yaşlı olgularda sık görülen tiroid kartilaj kalsifikasyonuna bağlı olabilir.
EMG sonuçları elde edilebilen olgularda opere olan ve olmayan yönlerdeki TA kas aktiviteleri arasında fark gözlenmemiştir.
CT kas aktiviteleri arasında fark gözlenmemiştir. Laringeal çatının dışında olması ve tiroid kartilaj tarafından korunmaması bu kası özellikle eksternal perikondriumun elevasyonu sırasında iatrojenik zedelenmeye açık hale getirmektedir. Buna rağmen hiç bir olguda sorun görülmemiştir.
Vestibüler flep analizinde 7 olguda (%64) motor üniteler saptanabilmiş, ses çıkarma sırasında tamamında MÜAP rekrütmanı gözlenmiştir.
Daha önce hiçbir çalışmada glottik rekonstrüksiyon için hazırlana flebin TA kas içerdiği gösterilmemiştir. Bu çalışma ile yalnızca flep içerisinde kas fibrilleri bulunduğu değil, ayrıca fonasyon sırasında fonksiyon gördükleri de konfirme edilmiştir.
Bir olguda tespit edilen kronik nörojenik zedelenme dışında tüm olguların aktiviteleri opere olmayan yön ile aynıdır. Bu olgu, vestibüler fold içerisindeki kas bölümünün farklı bir innervasyon kaynağı olduğunu düşündürmektedir. Supraglottik bölgenin vokal fold kaslarından farklı bir inervasyonu olması ya da reinnervasyon oluşup oluşmadığı sorusu, bazı vokal fold paralizisi hastalarında görülen vestibüler fold addüksiyonunun da açıklanması için faydalı olacaktır.  İnnervasyon açısından kompartmentalizasyon teorisi bu bulgu ile desteklenmektedir.
Fonasyon sırasında kas kullanımı, biyokimyasal değişikliklere yol açabilir. Bu durum, kas liflerinin uygun sinir stimülasyonu ile, fonasyon için gerekli olan, yorulmaya daha dayanıklı hale transforme olmalarını sağlayabilir.