Prof.Dr. Haldun OĞUZ - www.drhaldunoguz.com - 0 312 284 28 88 - 0 531 431 06 94 - Ankara
28 Aralık 2006
KRONİK OTİT VE TAD DUYUSU
ONO 0107
21 Aralık 2006
SES PROFESYONELLERİNDE AKUT SES PROBLEMLERİ
Ses profesyonellerinin akut ya da kronik ses problemlerini aşmaya çalışırken en büyük yardımcılarımızdan birisi, bu önemli gruba özel hazırlanan hasta bilgi formlarıdır. Bizim şu anda bu hasta grubu için kullandığımız form, Prof.Dr. Sataloff tarafından oluşturulan 'Profesyonel Ses Kullanıcıları için Hasta Hikaye Formu'nun bir modifikasyonudur. Yedi sayfadan oluşan bu form, hastayla ilgili genel bilgilerin yanı sıra ; ses problemi ile ilgili detayları, kişinin ses eğitimi geçmişi ile ilgili bilgileri, ses kullanım sıklığı ve kalitesini, ses ısınma egzersizlerini, genel sağlık bilgilerini, kişisel alışkanlıklarını, sağlıkla ilgili kişisel ve aile geçmişinin detaylı incelemesini ve maruz kaldığı ses risklerini içermektedir.
Ses problemi kısa süredir var ise, yakın dönemdeki bir ses eğitmeni değişikliği, ya da repertuara yeni katılan bir şarkı problemin nedeni olabilir. Ses probleminin yanı sıra bulunan diğer belirtiler de çok dikkatle incelenmelidir. Örneğin, akut larenjiti olan bir hastada burunda salgı artışı, baş ağrısı, kas ağrıları ve halsizlik olması dikkate alınmalıdır. Ses problemi nedeniyle ses doktoruna gelen bir sanatçı, kendisine farenjit, bulantı, kusma, ishal ile ilgili sorular sorulmasını anlamsız bulabilir. Bu tür durumların sesin etkin olarak çıkması için gereken postürü sağlayan kas iskelet sistemi için ne kadar önemli olduğu düşünülürse bu soruların da anlamlılığı ortaya çıkar.
Mide içeriğinin ses oluşturan mekanizmalarla direkt teması anlamına gelen laringofaringeal reflüye özellikle önem gösterilmelidir. Toplumda yaygın olan kanı, reflünün ağıza acı su gelmesinden ibaret olduğu şeklinde olmakla birlikte, sessiz reflü aslında çoğu bireyi etkilemektedir. Bu durum, özellikle sık acılı yiyecekler tüketen ve domates bazlı soslar kullananlarda daha çok karşımıza çıkmaktadır. Reflü tanısının konması, hastaya herhangi bir zorluk getirmeksizin, rutin ses değerlendirme ekipmanları ile (videolaringoskopi) yapılabilmektedir. Reflünün ses kalitesi üzerine olan etkisi, yaptığımız klinik çalışmalar ile de objektif olarak ortaya konmuştur (H Oğuz, et al. Journal of Voice, in press). Reflünün birçok belirtisi olmakla birlikte, ses profesyonellerine özgün olarak gördüğümüz belirtiler sabahları daha belirgin olan ses kısıklığı ve ses ısıtma süresinin uzamasıdır.
Birçok endokrin problem, başta mensturasyon period anomalileri ve gebelik olmak üzere, kişinin ses performansını etkileyebilir. Oral kontraseptiflerin (Gebelik önleyici ilaçlar) ses üzerine olan etkisi de uzun yıllardır bilinmektedir. Progesteron içeriği yüksek olan preparatların kadın sesinde erkeksi bir derinleşmeye yol açtığı bildirilmiştir. Günümüzde kullanılan oral kontraseptiflerde östrojen ve progesteron oranları çok dengeli olsa da, hala %5 kadar kullanıcıda ses problemleri rapor edilmektedir. Bu nedenle, kadın sanatçılarda bu durum göz ardı edilmemelidir. Benzer şekilde, hemen her ilacın ses üzerine etkisi olmasına rağmen, belirli bazı grup ilaçlar ses üzerine çok daha etkilidir. Örneğin hipertansiyon tedavisinde kullanılan bazı ilaç türleri salgıları koyulaştırıcı ya da kurutucu etki gösterebilir, ya da kronik kuru öksürüğe neden olabilir. Tekrarlayan öksürük yada yetersiz salgı nedeniyle ses tellerinin maruz kaldığı travma ses tellerinde tedaviye rezistan bir ödem oluşmasına yol açabilir.
Op. Dr. Haldun OĞUZ - Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı
Psik. Duygu EKİNCİ - Dil ve Konuşma Bozuklukları Uzmanı
19 Aralık 2006
ŞOV DEVAM ETMELİ, AMA NASIL?
Gösteriye saatler kalmış ama şarkıcımız hasta! Tamam, şov devam etmeli, ama şarkıcımız ne olacak? Bu akşam sahne almalı mı, almamalı mı? Bugün söylemesinin gelecekteki profesyonel yaşamı için uygun bir karar olup olmadığına kim, nasıl karar verebilir? Eğer bugün sahneye çıkarsa sesi istediği gibi çıkacak mı? Bu sorular çok sık olmasa da, ses sanatçılarının, ses koçlarının ve ses doktorlarının kafasını kurcalar.
10 Aralık 2006
LATEKS ALLERJİSİNDE DUYARLILIĞIN AZALTILMASI
Dr. Hâldun OĞUZ
30 Kasım 2006
BİFOSFONATLARA BAĞLI KOMPLİKASYONLAR
19 Kasım 2006
GRİP VE GRİP AŞISI

Her yıl kış ayları geldiğinde, grip (influenza) aşısının etkinliği ve gerekliliği tartışma konusu olmaktadır. Bunun nedeni, dünya çapında grip aşısına yönelik izlenen politikalar ile bilimsel çalışmalar sonucu elde edilen verilerin tam olarak örtüşmemesidir.
Dünya çapında en yaygın istatistiklere sahip olan Amerika Birleşik Devletleri (ABD)'nde her yıl 200.000 kişinin grip ve gribin yol açtığı sağlık sorunları nedeniyle hastaneye yatırıldığı, bunların 36.000'inin hayatını kaybettiği bildirilmektedir (Thompson WW, JAMA 2004). Ciddi bir grip salgını durumunda toplumun % 5-20'sinin gribe yakalanacağı düşünülmektedir. Grip aşısının uygulanma sıklığı her yıl artmakla birlikte, bu konu ile ilgili değişik bilim adamları çok farklı görüşler öne sürmektedir. Belirli bazı risk grupları içerisinde yer alan kişiler için aşının faydalı olduğu konusunda hemfikir olunsa da, aşının toplumda yaygın olarak uygulanmasının gerekliliği halen tartışmalıdır. British Medical Journal'ın 28 Ekim 2006 tarihli sayısında yayınlanan bir analiz-yorumda grip aşısı etkinliği detaylı olarak tartışılmıştır. Yazının orjinaline aşağıdaki internet bağlantıdan ulaşabilirsiniz.
http://bmj.bmjjournals.com/cgi/content/short/333/7574/912?etoc
Bizim klinik yaklaşımımız özellikle en riskli gruplar olarak kabul edilen erken dönemde kreşe gitmek zorunda olan çocuklar ile sistemik olarak düşkünlüğe yol açan bir rahatsızlığı bulunan yaşlı ve diğer erişkinlere uygulanması (şeker hastaları gibi) yönündedir.
Ses profesyonelleri için hatırlatmamız gereken en önemli husus, grip gibi üst solunum yolu hastalıkları süresince performansa ara verilmesi ve ses istirahati uygulanması gerekliliğidir. Bu dönemde ses telleri çok hassas olmakta, bu nedenle çok daha kolay zarar görmekte, hatta tedavisi çok güç ses teli içi kanamalar (intrakordal hemoraji) meydana gelebilmektedir.
Amerika Birleşik Devletleri Hastalık Kontrolü ve Önlenmesi Merkezlerinin (CDCP) grip aşısı önerdiği toplumsal grupları alt satırlarda bulabilirsiniz.
- 50 yaşın üzerinde olanlar
- Kronik kalp-damar ve solunum sistemi rahatsızlıkları olanlar (hipertansiyon hariç)
- Son 12 ay içerisinde diabet ve hemoglobinopati gibi bazı rahatsızlıklar nedeniyle hastanede tedavi almış olanlar
- Solunum fonksiyonlarını yada solunum yolu sekresyonlarının temizlenmesini güçleştiren patolojileri olanlar
- Aspirin kullanmakta olan 6 ay – 18 yaş arası çocuklar
- Influenza (grip) döneminde gebe olanlar
- 6 ay – 5 yaş arası çocuklar
- Yukarıdaki riskli grupların bakımını üstlenen kişiler veya aynı ev içerisinde yaşayanlar
- Sağlık çalışanları
14 Kasım 2006
KOKU ALMA BOZUKLUĞU
03 Kasım 2006
ÖZGÜN DİL BOZUKLUĞU TEŞHİS VE TEDAVİSİ
01 Kasım 2006
ÖZGÜN DİL BOZUKLUĞU VE OKUL BAŞARISI
4-5 yaşlarında teşhis edilemeyen özgün dil bozukluğu olan çocuklar, genellikle anaokuluna ya da ilkokul birinci sınıfa başladıklarında problemleri daha belirgin hale gelmektedir. Bu çocukların öğrenme ve okuma-yazma güçlükleri olur. Özellikle erken dönemde tedavi edilmeyen çocukların okul başarısının düşük olduğu belirtilmektedir. Bu çocukların %40-70'i okumayı öğrenmede sorun yaşamaktadır ve birçoğu özel eğitim desteğine ihtiyaç duymaktadır.
Akademik başarının yanı sıra çocuğun sosyal becerileri de olumsuz yönde etkilenmektedir. Özgün dil bozukluğu olan çocuklar konuşmak ve dinlemek için daha fazla zamana ihtiyaç duyarlar. Dilin gramer yapısını kazanamadıkları için kurdukları cümleler kimi zaman yanlış anlaşılabilir. Bu durum yaşıtlarıyla iletişimlerini güçleştirmektedir. Bunun nedeni, çocukların yetişinler kadar sabırlı ve anlayışlı olmamasıdır. Kendilerini ifade edemedikleri için zaman zaman arkadaşlarına karşı hırçın tavırlar sergileyebilir ya da onlarla oynamaktan kaçınabilirler. Genellikle kendilerini dinleyen yetişkin ya da daha büyük yaştaki çocuklarla oynamayı tercih edebilirler.
Özlem AKGÜN, Dil ve Konuşma Patoloğu
31 Ekim 2006
ÖZGÜN DİL BOZUKLUĞU - III
29 Ekim 2006
28 Ekim 2006
ÖZGÜN DİL BOZUKLUĞU - II
Konuşmalarının en tipik özelliği yapım ve çekim eklerinin kullanılmayışıdır. Örneğin, çocuğa, resimdeki tavşanın kulağını gösterip "Bu tavşanın neresi?" diye sorulduğunda, "Tavşanın kulağı" ya da "Kulağı" demek yerine sadece "kulak" ya da "tavşan" diyebilir. Zaman kavramını anlamakta ve zaman bildiren kelimeleri kullanmakta zorlanabilirler. Örneğin "Ali'nin ablası gelmiş" cümlesinin yerine "Ali abla geldi"; "Dün Ayşelere gittik" cümlesinin yerine "Bugün Ayşe gitti" diyebilirler. Yer-yön bildiren ekleri kullanmazlar. Örneğin "Kaşıklar çekmecenin içinde" cümlesini "Kaşık çekmece" şeklinde ifade edebilirler. "Benim, senin onların gibi aitlik bildiren kelimelerde karışıklık yaşayabilirler. Babasının saatini göstererek "Bu kimin saati?" diye sorulduğunda "Babamın" demek yerine "Baba" ya da "Baba saat" diyebilirler. Konuşmalarında en sık gözlenen bir diğer problem de kelime bulma güçlükleridir. Bazı çocuklar günlük hayatta sık karşılaştıkları bazı objelerin isimlerini dahi hatırlamayabilirler. Daha önceden üzerinde konuşulmuş olan bir objeyi yeniden gösterdiğinizde "unuttum" ya da "bilmiyorum" diyebilirler. Kurdukları cümlelerin uzunlukları 3-4 kelimeyi geçmeyebilir. Cümle dizilişi hatalı ya da eksik olabilir. Örneğin; "Dayı geldi ev" gibi. Gramatik yapıdaki yetersizlikler çocukların konuşmalarının daha "bebeksi" ya da yaşından geri algılanmasına neden olur. Bazı çocuklarda eşlik eden sesletim hataları da olabilir. Bazı sesleri üretemeyebilir ya da kelime içinde farklı pozisyonlarda hedef sesin yerine başka bir ses kullanabilirler. Örneğin "balon" kelimesinde /b/ sesini doğru üretebilir ancak, "ayakkabı" yerine "ayakapı" diyebilirler. İşitsel algılama problemleri vardır. Bazı sesleri birbirinden ayırt edemeyebilirler.
Özlem AKGÜN, Dil ve Konuşma Patoloğu
20 Ekim 2006
ÖZGÜN DİL BOZUKLUĞU
Çocuğunuz 4-5 yaşına geldi ve hala konuşması başkaları tarafından anlaşılmıyor mu? İlk kelimelerini yaşıtlarından daha mı geç söyledi? Konuşması yaşıtlarından farklı ya da bebeksi mi? Dün, yarın, önce gibi zamana ilişkin kelimeleri karıştırıyor mu? Yeni kelimeleri öğrenmekte zorlanıyor mu? Kelimelerin sonlarında bulunan ekleri (ler, lar, cek, iyor, mış vs) atıyor ya da yanlış kullanıyor mu? Sorduğunuz sorulara alakasız cevaplar verdiği oluyor mu?
12 Ekim 2006
OTITIS MEDIA VE ÇOCUK GELİŞİMİ ÜZERİNE ETKİSİ
11 Ekim 2006
OLFAKTÖR NÖROBLASTOM
06 Ekim 2006
ARTİKÜLASYON BOZUKLUĞU VE FONOLOJİK BOZUKLUK
04 Ekim 2006
ULUSLARARASI KEKEMELİK GÜNÜ

MNSU ISAD9
03 Ekim 2006
SERÖZ OTİTİS MEDİA VE ÇOCUK GELİŞİMİ
02 Ekim 2006
KONUŞMA AKICILIĞI BOZUKLUKLARI
01 Ekim 2006
YUTMA BOZUKLUĞU (DİSFAJİ)
30 Eylül 2006
GECİKMİŞ DİL VE KONUŞMA
28 Eylül 2006
DİL VE KONUŞMA BOZUKLUKLARI
- gecikmiş dil ve konuşma,
- sesletim ve sesbilgisi (artikülasyon ve fonolojik) bozuklukları,
- akıcılık bozuklukları (kekemelik, takifemi),
- ses bozuklukları,
- yutma bozuklukları,
- motor konuşma bozuklukları ve
- afazi olarak sınıflandırılabilir.
Duygu EKİNCİ, Konuşma ve Dil Patoloğu
24 Eylül 2006
VOKAL KORD PARALİZİSİNİN SES KALİTESİ ÜZERİNE ETKİSİ
http://hoguz2.blogspot.com
22 Eylül 2006
DİL VE KONUŞMA BOZUKLUKLARI
Bireylerarası iletişimin temeli dil ve konuşmaya dayanır. Bu nedenle kişinin dil ve konuşma alanındaki herhangi bir sorun bireylerin iletişim becerilerini bozmaktadır. Hangi yaşta ve hangi nedenden olursa olsun, dil ve konuşma bozuklukları kişinin iletişimini aksattığı ya da bozduğu için daha genel bir terimle "İletişim Bozuklukları" olarak da ifade edilmektedir. İletişim bozuklukları terimi dil, konuşma ve işitmedeki çok çeşitli problemleri içermektedir. Dil, konuşma ve iletişim birbirleriyle içiçe geçmiş farklı anlamlar içeren kavramlardır.
İletişim; bir bireyin düşüncelerini karşısındaki birey ya da bireylerde aynen ya da ona çok yakın bir biçimde oluşturmasıdır. Dil, evren hakkındaki düşünceleri simgeleyen; duygu ve düşüncelerimizi aktarmaya yarayan, uzlamaya dayalı kodlardan oluşan bir dizgedir. Konuşma ise dilin sözel ifadesidir; fiziksel, psikolojik ve nörofizyolojik bir süreçtir. Duygu ve düşüncelerin sesli sembollere dönüştürülmesidir.
Duygu Ekinci, Konuşma ve Dil Patoloğu
19 Eylül 2006
SES TERAPİSİ - II
Son yıllarda larinks (gırtlak, hançere) hakkındaki bilgilerde görülen ani artış, ses ve ses rahatsızlıklarının fizyolojisi, bozuklukları ve tedavisine olan ilgiyi de arttırmıştır. Bu sayede sesin objektif değerlendirmesi ve ses tellerinin görüntülenmesi konularında önemli ilerlemeler kaydedilmiştir. Böylece, çok daha hızlı ve doğru tanılar elde edilmekte ve tedavi sürecine bir an önce geçilebilmektedir. Her geçen gün, hem ses rahatsızlıkları ile uğraşan sağlık profesyonellerinin, hem de sesi ile hayatını kazanan ses profesyonellerinin zaman kısıtlılıkları da arttığından, günümüzdeki ses terapi protokolleri yaklaşık 6-10 seans olarak planlanmaktadır. Her ses terapisi yönteminin amaçları farklı olmakla beraber, tüm ses terapi teknikleri için evrensel olan bazı genel hedefler de mevcuttur. Bunlar gerek cerrahi öncesi yada cerrahi sonrası için verilen ses terapileri, gerekse tek tedavi olarak kullanılacak ses terapisi için önem arz eder:
- Hasta eğitimi: Hasta eğitimi, tüm tedavi protokolleri için birinci basamaktır. Her hasta, sesin nasıl oluştuğunu ve kendilerindeki problemin sesinde nasıl bir sıkıntıya yol açtığını anlamalıdır. Hasta ses terapisinin mantığını, kullanılacak tekniği ve tedavinin amaçlarını anlamalıdır. Tedavi yaklaşımı hastanın aklına yatmıyorsa, yada terapiyi uygulayacak kişi kararlı değil veya yeterli açıklama yapmıyorsa, hastanın tedavi programına uyum göstermesi güç olacaktır.
- Ses hijyeni: Her hasta için uygulanması gereken ses hijyeni kurallarının yanı sıra, her hasta için özgün olarak dikkat edilmesi, buna uygun olarak yapılması/yapılmaması gereken konular belirlenmelidir. Örneğin tüm ses kullanıcıları için yeterli sıvı alımı, gerekirse bulunulan ortamın nemlendirilmesi önemlidir. Kişisel ses kullanım alışkanlıkları hakkında bilgi sahibi olunması, genellikle sesin yoğun olarak kullanıldığı ortam ve ortamdaki gürültü özelliklerinin bilinmesi, ve diğer çevresel faktörlerin irdelenmesi daha sağlıklı ses alışkanlıklarının kazanılmasını sağlayacaktır. Sigara kullanılmaması, genel stresin azaltılması, kullanılan ilaçlar ve bunların vücut sıvıları üzerine etkisinin bilinmesi de önemli gerekliliklerdir.
- Aşırı ses kullanma davranışının düzeltilmesi: Ses kısıklığı olan bireylerin daha alçak sesle konuşmasının sağlanması, yüksek sesle konuşmanın önlenmesi, alışkanlık haline gelmiş veya sık tekrarlanan boğaz temizleme hareketinin önlenmesi önemlidir. Sesin gün içerisinde toplam kullanımı azaltılmalıdır. Yüksek sesle gülmek, ağlamak ve öksürmek de sese zarar veren davranışlardır. Tüm bu kurallar, nörolojik nedenlere bağlı yada hipofonksiyonel ses kısıklığı olan hastalar dışında ses problemi olan bireyler için kullanılabilir.
- Üzerinde anlaşılan amaçlar ve beklentiler: Ses problemi olan birey ve ses terapisini verecek kişi, sesle ilgili bir problem olduğu, bununla ilgili bir şeyler yapılması gerektiği, izlenecek yol ve amaçlanan hedefler konusunda fikir birliği içerisinde olmalıdır.
- Hastanın sesindeki değişiklileri fark edebiliyor olması: Eğer hasta, sesinde ses terapisi ile oluşan değişiklikleri fark edemiyor yada hissedemiyor ise, ses terapisi fayda sağlayamaz. Bu durum ses profesyonellerinde sık rastlamadığımız, ancak özellikle yaşlı popülasyonda ve nörolojik problemli bireylerde çok karşılaştığımız bir durumdur.
18 Eylül 2006
SES TERAPİSİ
Ses terapisi, ses problemlerinin tamamında kullanılabilecek bir tedavi yöntemidir. Bazı ses rahatsızlıklarında tek tedavi yöntemi olarak kullanılır iken, bazılarında ise tıbbi (ilaçla) veya cerrahi tedavinin öncesi ve sonrasında destekleyici olarak kullanılabilir. Çok faydalı olmasına rağmen, hiçbir ses patolojisi için özgün bir ses terapisi yöntemi yoktur. Aksine, her hasta için seçilen ses terapisi yöntemi, yoğunluğu ve süresi, hastanın ihtiyaçlarına göre birbirinden farklı olmalıdır. İdeal olarak ses terapisine başlamadan önce hastanın ses probleminin nedeni belirlenmelidir. Bu amaçla objektif ses analizinin yapılması ve ses tellerinin videolaringostroboskopi ile değerlendirilmesi gereklidir. Elde edilen bulgular hasta ve ses terapisinde aktif rol oynayacak ekip ile (Kulak Burun Boğaz Uzmanı ve Ses Patoloğu) ve eğer hasta bir ses profesyoneli ise sesi ile ilgilenen diğer kişilerle (Ses Koçu, Şan Eğitmeni gibi) birlikte değerlendirilmeli ve terapi amaçları belirlenmelidir.
13 Eylül 2006
CİSPLATİN'İN OTOTOKSİK ETKİSİ VE ÖNLENMESİ
11 Eylül 2006
FONETİK VE FONİATRİ
08 Eylül 2006
TRAKEOMALAZİ
Trakeomalazi, trakeanın destekleyici kıkırdaklarının gevşek hale gelmesi ile karakterize, hava yolunun ön arka çapının azaldığı bir rahatsızlıktır. Bu durum, hava akımının arttığı öksürük ve ağlama gibi durumlarda artar. Trakeomalazinin doğuştan gelen, dış faktörlere bağlı olan ve kronik trakea enfeksiyonuna bağlı olan üç ayrı tipi mevcuttur. Trakeomalazi, genellikle trakeanın alt üçte birini etkiler. Normal koşullarda nefes alma sırasında trakeada uzama ve genişleme, nefes verme sırasında kısalma ve daralma görülür. Bu nedenle trakeomalazi hastalarında nefes alma sırasında problem olmaz iken, nefes verme sırasında solunum sıkıntısı belirgin hale gelir.
http://www.emedicine.com/med/topic2976.htm05 Eylül 2006
SES RAHATSIZLIKLARININ DEĞERLENDİRMESİNDE OBJEKTİF TANI YÖNTEMLERİ 2

Videolaringoskopi, bir endoskopik muayene biçimidir. Bu yöntemle, diğer endoskopik muayene yöntemlerinde olduğu gibi vücudun herhangi bir bölümü (burada larinks yani gırtlak) bir optik sistem aracılığı ile görülebilir. Bu görüntülerin, elde tutulan ve endoskopa bağlı bir küçük kamera ile monitöre aktarılması sayesinde görüntü, aslından çok daha büyük bir şeklide ve kolayca takip edilebilir olarak gözlenebilir. Stroboskopi ise muayene edilen bölgenin görüntüsünün insan gözünün takip edebileceği bir hızda izlenmesine olanak sağlar. Ses tellerimiz normal bir erkekte saniyede yaklaşık 120 kez, bir kadında yaklaşık 200 kez, bir çocukta ise 300 kez kadar titreşir. Bu rakamlar, hiçbir ses eğitimi olmayan bireyin normal konuşma sırasındaki değerleridir. Eğitimli ince bir bayana ait ses tellerinin saniyede kaç kez titreştiğini bir düşünün. Ne yazık ki insan gözü bunu takip edecek kadar hızlı değildir. Stroboskopi ile elde edilen görüntü, basit bir anlatımla, bir diskoda beyaz ışıklar altında dans ederken, karşınızdaki arkadaşınızın hareketini izlemeniz gibidir. Yani hareketi donmuş karelerin art arda izlenmesi gibi algılarsınız. Bu ses telinin hareketlerini detaylı olarak görmemizi ve dolayısıyla hastalıklı alanı doğru olanak tanımlamamıza olanak sağlar. Videolaringoskopi sırasında görüntüler dijital yada analog video kayıtları olarak kaydedilebilir, aynı sırada veya daha sonra bu video kayıtlarından fotoğraflar çekilebilir. Bu sayede ses tellerinde veya larinksin diğer yapılarında olan değişiklikler arşivlenebilir ve değişik zamanlara kontrol amacıyla kullanılabilir.
02 Eylül 2006
KRONİK SİNÜZİT VE BİOFİLM
Annals of Otology, Rhinology & Laryngology 2006;115(9)Suppl 196:35-39.
KONUŞMA GECİKMESİ OLAN ÇOCUKLARDA İŞİTMENİN DEĞERLENDİRİLMESİ
23 Ağustos 2006
AĞIZ BOŞLUĞU KANSERİ
19 Ağustos 2006
SES TELİ HİSTOLOJİSİ
11 Ağustos 2006
1000 ÇOCUĞA İŞİTME CİHAZI
http://www.ntvmsnbc.com/news/382154.asp
SES TELLERİ
Her insanda iki adet ses teli, yutağın (farinks) hemen altında, soluk borusunun (trakea) hemen üzerinde bulunur. Evrimsel gelişim sürecinde, ses tellerinin ve genel anlamda gırtlağın (larinks, hançere) asıl fonksiyonu, hava yolunu ve akciğerleri dışarıdan gelen yabancı partiküllerden ve yemeklerin buraya kaçmasından korumaktır. Nefes alma sırasında V harfi şeklinde açık olan ses telleri, yemek yerken ve ses çıkarma sırasında tamamen karşı karşıya gelerek kapanır. Elbette ki bu şekilde bir anlatım, ses tellerinin mükemmel çalışma mekanizmasının çok kaba bir tarifidir. İnsan ses telleri, konuşma ve ses çıkarma sırasında saniyede erkeklerde ortalama 120, kadınlarda 200 kez birbiri ile temas eder (titreşir).
07 Ağustos 2006
KEKEMELİK NE ZAMAN BAŞLAR?
2-6 yaş arasında çocukların dil gelişiminde çok hızlı bir gelişme olmaktadır. Cümlelerin karmaşıklığı ve uzunluğu, iki sözcükten oluşan basit yapılardan yetişkin cümle yapısına doğru artış göstermekte ve çocuğun sözcük dağarcığı artmaktadır. Ancak, çocuğun dilbilgisel gelişimi ile üretim kapasitesi aynı değildir. Çocuk farklı yapıda pek çok cümleyi nasıl kurabileceğini "biliyor" olabilir ancak, bu bilgiyi kullanabilmesi farklı seviyelerde bir takım becerileri içermektedir. Bilgi ve beceri arasındaki bu ayrım, kekemelik için önemli bir durumdur çünkü, ileri düzeydeki dilsel bilgi çocuğun motor becerilerini baskılayabilir (Hall ve Burgess, 2000). Dolayısıyla, bu yaş grubundaki hemen bütün çocukların konuşmaları sırasında aynı sözcükleri ya da cümleleri art arda tekrarladıklarına, nefeslerini söylemek istedikleri cümlenin uzunluğuyla eşgüdümlü olarak kullanamadıklarına ve uygun olmayan yerlerde duraklamalar yaptıklarına tanık oluruz. Çoğu zaman bu konuşma biçimi "gelişimsel kekemelik" ya da "normal akıcısızlık" olarak adlandırılır. 2-7 yaş çocuklarının konuşmalarında gözlenen ve normal olduğu düşünülen bu tip konuşma akıcısızlıkları bazen kalıcı bir problem haline gelebilmektedir. Bu dönemde çocuğun etrafında bulunan yetişkinlerin, çocuğun konuşma biçimi hakkında hiçbir yorum/ eleştiri yapmaması, düzgün konuşması için çocuğu uyarmaması, sakince ne anlatmaya çalıştığını dinlemesi çocuğun bu konudaki farkındalığını arttırmaması açısından önemlidir.
Çocuklarda kekemelik başlangıcı çoğunlukla 3-7 yaş arası olmakla beraber, nadiren ergenlik dönemi ve sonrasında da başlayabilmektedir. Çocukluk dönemi ya da sonrasında geçirilen ciddi bir beyin hasarı sonrasında da kekemelik başlayabilir. Bu durum "nörojenik kekemelik" olarak adlandırılmaktadır. Nörojenik kekemeliği olan bireylerde, beyin hasarı öncesinde bir kekeleme öyküsünün olmadığı belirtilmektedir (Lebrun, Bıjleveld ve Rousseau, 1990).
05 Ağustos 2006
KEKEMELİK GENETİK MİDİR?
Kekemelikte genetik etki diğer kompleks konuşma bozukluklarındakilerden daha güçlüdür. Kekemeliğin tek yumurta ikizlerinin her ikisinde birden görülme oranı %60 ya da daha fazla iken, çift yumurta ikizlerinde her ikisinde birden görülme oranı %20-26'dır (Riley, 2003). Bir ailede kekemelik öyküsü yoksa, o ailede doğacak olan bir çocuğun kekeleme olasılığı azdır. Ancak, bir çocuğun anne ya da baba tarafındaki akrabalarından herhangi birinde kekemelik öyküsü varsa, o çocukta kekeleme davranışının görülme olasılığı yaklaşık %40-60 oranında artmaktadır (Cebiroglu, 1982; Shames, Wiig ve Secord, 1998).
Özlem AKGÜN, Konuşma ve Dil Patoloğu
03 Ağustos 2006
RRP (REKÜRREN SOLUNUM SİSTEMİ PAPİLLOMATOZİSİ) TEDAVİSİNDE BÖLGESEL CIDOFOVIR UYGULAMASI
KULAK TÜPÜ SONRASI KULAK AKINTISI
14 Temmuz 2006
KEKEMELİK NASIL OLUŞUR?
Kekemeliğin nedeni ebeveynler kadar araştırmacıların da merak ettikleri ve hala kesin bir cevap bulamadıkları bir sorudur. Günümüzde kekemeliğin nedenlerine dair ileri sürülmüş pek çok farklı kuram vardır. Bunların hiçbiri kesin ve net bir şekilde kekemeliğin nedenini ortaya koyamamıştır. Ancak, kekemeliğin nedeninin psikolojik olmadığı bilimsel olarak kabul edilen bir gerçektir. Yani hiçbir çocuk, korktuğu ya da üzüldüğü için kekeme olmaz. Bu gibi duygusal durumlar, eğer çocukta genetik bir yatkınlık söz konusu ise (birincil derecede akrabalarında kekemelik öyküsü varsa) tetikleyici rol oynayabilir. Duygusal durumlar kekemeliğin şiddetini arttırır, fakat doğrudan doğruya kekemelin nedeni değildir. Öyle olsaydı aynı duyguları yaşan tüm çocukların kekeme olması gerekirdi! Kekemeliğin nedenini biyolojik ya da fizyolojik yapıdaki farklılıklarla, kişilik özellikleriyle veya birtakım şartlanma kuramlarıyla açıklamaya çalışan yaklaşımlar giderek popülerliklerini yitirmektedirler.
11 Temmuz 2006
KRONİK ÖKSÜRÜKTE YENİ BİR TEDAVİ: AMİTRİPTİLİN
10 Temmuz 2006
KEKEMELİK NE ZAMAN BAŞLAR?
08 Temmuz 2006
BURUN VE SİNÜSLERDE ADENOİD KİSTİK KANSER
Laryngoscope June 06 PNS ACC
07 Temmuz 2006
ALLERJİK RİNİT VE ETKİLERİ
Allergy Haziran 2006
AMYOTROFİK LATERAL SKLEROZ VE DUYU KAYBI
02 Temmuz 2006
ALKOLÜN İŞİTME ÜZERİNE ETKİSİ
28 Haziran 2006
SES TELİ NODÜLÜ TEDAVİSİ
27 Haziran 2006
ANİ İŞİTME KAYBINDA HİPERBARİK OKSİJEN TEDAVİSİ
Yan B 2006 Nisan
20 Haziran 2006
SES TELİ NODÜLÜ TANISI NASIL KOYULUR?
Nodül, vücudumuzun en çok travmaya maruz kalan bölgesi olan ses tellerinde tekrarlayan basınçlı travmaya bağlı oluşur. Konuşma sırasında sıradan bir erkeğin ses tellerinin saniyede ortalama 120 kez ve bir kadının ses tellerinin 200 kez birbirine çarptığını hatırlayınız!
Sesini profesyonel olarak kullanmayan bireylerde 2 haftadan fazla süren ses kısıklığı durumunda mutlaka bir ses hekimine başvurmak gereklidir. Profesyonel bir sanatçının ise genellikle bu kadar bekleyebilecek lüksü olmamaktadır. Ses hekiminiz şikayetlerinizi dinleyip, ses sağlığınız ve genel tıbbi geçmişiniz hakkında yeterli bilgiye sahip olduktan sonra profesyonel ses beklentilerinizi de detaylı bir şekilde bilmek isteyecektir. Sesiniz ve ses tellerinin detaylı muayenesi ile (ki bunun için ideal ikili laringovideostroboskopi ve objektif ses analizidir) ses teli nodülü tanısı konması ve nedeninin belirlenmesi mümkün olur.
14 Haziran 2006
SES TELİ NODÜLÜNÜN BELİRTİLERİ
Ses teli nodülünün belirtileri genellikle ses kısıklığı ve seste kabalaşmadır. Profesyonel ses kullanıcısı sesinin daha alçak perdeden çıktığını ya da sesinin normalden daha soluklu, hışırtılı olduğunu ifade edebilir.
13 Haziran 2006
SES TELİ NODÜLÜ NEDİR?
Ses Teli Nodülü, ya da diğer adıyla 'şarkıcı nodülü', ses tellerinin birbiri ile temas ettiği serbest yüzeyde oluşan, iyi huylu (yani kanserle ilişkisi olmayan) büyümelerdir. Ses tellerinin yanlış ( misuse) ya da kötü kullanımına (abuse) bağlı olarak oluşurlar. Kaba bir benzetme ile tıpkı elimizde ya da ayağımızda oluşan nasırlara benzetilebilir. Sesini profesyonel olarak kullanan bireylerde toplumun diğer kesimine göre çok daha sık olarak görülür.
06 Haziran 2006
TONSİLLEKTOMİDE TERMAL KAYNAK (WELDING) TEKNİĞİ
29 Mayıs 2006
SAĞLIKLI SES İÇİN NELER YAPMALI!!!
- Stresinizi kontrol edin, gizlemeyin.
- Stresi azaltacak önlemler alın.
- Yeterli derecede dinlenin.
- Mutlu olun. Mutluluğunuz sesinize yansıyacaktır.
- (Uygun nefes desteği ile) çok gülün.
- Dumanlı yerlerden kaçının. Soluduğunuz her şeyin sizin en kıymetli enstrümanınızdan geçtiğini unutmayın.
- Karnınıza nefes alın, soluk alırken karnınızı rahat bırakın, öne doğru çıkmasına izin verin ve şişman hissedin.
- İyi yemek yiyin.
- Performans öncesi süt ve sütlü ürünlerden uzak durun.
- Vücudunuza paha biçilmez bir enstrüman gibi iyi bakın.
- Özellikle kış aylarında yatak odanızı nemli tutun.
- Eğer kullanıyorsanız, doğum kontrol hapınızı ses konusunda uzmanlaşmış bir kulak burun boğaz uzmanına danışarak seçin.
- Günde en az 8 bardak su için.
- Berrak tuvalete çıkın, berrak şarkı söyleyin: "Pee pale, sing clear".
- Reflüye karşı önlemler alın.
- Yorulduğunda sesinizi dinlendirin.
- Konuşma sırasında geri plandaki televizyon ve radyo gürültüsünü azaltın.
- Şarkı söylemeden önce yeterli ısınma egzersizi yapın.
- Sigara içmeyin.
- Duman ve kimyasal maddeleri solumayın, gerekli hallerde maske kullanın.
- Alkol alımını sınırlayın.
- Şarkı söyleme eğitimi alın.
- Ses hijyeni ve performans derslerine katılın.
- Hasta iken şarkı söylemekten kaçının. Bu durum, ses profesyonellerinde ses problemleri oluşturan birinci nedendir.
- Telefon konuşmalarını kısa tutun.
- Ses kısıklığınız olduğunda erken dönemde tıbbi yardım isteyin.
- Unutmayın, ses hijyeni kendi kendine takip edilmesi gereken, dental hijyen gibi günlük olarak düzenli aklınızda bulunması gereken bir durumdur ve sesinizin ince ayarını yapmanızı ve uzun dönem sağlıklı sese sahip olmanızı sağlayan bir yöntemdir.
- Boğaz temizlemek yerine yutkunun.
- Havaların ısınmaya başladığı şu günlerde yeterli sıvı alımına her zamankinden daha fazla dikkat edin.
25 Mayıs 2006
ANİ İŞİTME KAYBINDA UZUN DÖNEM TAKİP SONUÇLARI
SES TELLERİNİN HİSTOLOJİK ÖZELLİKLERİ
21 Mayıs 2006
SAĞLIKLI SES İÇİN NELER YAPMAMALI?
- Yüksek sesle konuşmayın ve bağırmayın.
- Spor karşılaşmaları sırasında uzun süre tezahürat etmeyin ve çığlık atmayın.
- Performans sonrası gürültülü kulüp veya barlara olabildiğince gitmeyin.
- Bar, spor salonu, aile toplantıları, otobüs ve uçak gibi gürültülü ortamlarda sesinizi duyurmaya çalışmak için yüksek sesle konuşmayın.
- Sesli hapşırmayın. Normal ses çıkarın ancak ekstra ses çıkarmayın.
- Esneme sırasında ses çıkarmayın.
- Performans öncesindeki gece geç saatlere kadar uyanık kalmayın.
- Uygun amplifikasyon olmaksızın açık havada şarkı söylemeyin.
- Ardı ardına öksürmeyin ve boğazınızı sık sık temizlemeyin. Kronik öksürüğünüz ve alışkanlık haline gelen boğaz temizlemeniz varsa nedeninin araştırılması için bir ses hastalıkları uzmanına gidin ve tedavi olun.
- Soğuk algınlığı veya larenjiti takiben konuşmayın veya şarkı söylemeyin.
- Yutkunurken ağrı duyuyorsanız şarkı söylemeyin.
- Rahat olduğunuz düzeyden daha yüksek veya alçak perdede söylemek için sesinizi zorlamayın.
- Uzun süre şarkı söylemeyin. Şarkı söyledikten sonra ses kısıklığınız oluyorsa bir şeyler yanlış demektir.
- Uzun süre fısıldamayın.
- Nefes alırken göğüs kafesiniz ve omuzlarınızı yükseltmeyin.
- Ses imajınızı değiştirmeyin. Doğal konuşma sesinizi değiştirmeyin.
- Performans günü çok konuşmayın.
- Ses konusunda uzmanlaşmış bir kulak burun boğaz uzmanına danışmadan antihistaminik ilaçlar (allerji ilaçları) kullanmayın.
- Algınızı bozacak şeyler (alkol, diazepam gibi) kullanmayın.
- Steroid kullanmayın (ses perde ve kalitesinde değişikliklerine yol açabilir).
14 Mayıs 2006
ANİ İŞİTME KAYBI TEDAVİSİNDE İNTRATİMPANİK STEROİD
Laryngoscope 2006 Choung YH
07 Mayıs 2006
ŞAN DERSLERİ
06 Mayıs 2006
KRONİK SİNÜZİTTE ANTİBİYOTİK SEÇİMİ
04 Mayıs 2006
LARİNKS KANSERİ VE YAYILIMI
02 Mayıs 2006
BÖBREK RAHATSIZLIKLARI VE SES KALİTESİ
26 Nisan 2006
AYVALIK ULUSLARARASI MÜZİK AKADEMİSİ
19 Nisan 2006
PROFESYONEL SES HİJYENİ 4: HİDRASYON
14 Nisan 2006
PROFESYONEL SES HİJYENİ 3: SİGARA
11 Nisan 2006
TRANSSEKSÜELLERDE LAZER YARDIMI İLE SES DEĞİŞİMİ
Laryngoscope April transs
10 Nisan 2006
KONSERE GİDERKEN DİKKAT!
PROFESYONEL SES HİJYENİ 2: FİZİK EGZERSİZ
PROFESYONEL SES HİJYENİ 1: SES EGZERSİZLERİ
SES HİJYENİ NEDİR?
01 Nisan 2006
GELİŞME GERİLİĞİ VE UYKU BOZUKLUKLARI
Uyku,tonsil,adenoid,gelisme
25 Mart 2006
İLAÇLAR VE SES SAĞLIĞI
Ses üzerine olumsuz etkisi olabilecek belli başlı ilaç grupları şunlardır:
n Antihistaminikler (Alerji ilaçları)
n Antikoagülanlar (Kanı sulandıran ilaçlar)
n Aspirin
n Antitusifler (Öksürük şurupları)
n Antihipertansifler
n Diüretikler
n Antidepresanlar
n Antikolinerjikler
24 Mart 2006
HASTA İKEN ŞARKI SÖYLEME
20 Mart 2006
PROFESYONEL SES SANATÇILARI VE SES BİLİNCİ
Ses sanatçılarının, ses oluşturma mekanizmalarının çalışma şekli konusunda eğitimli olması iki nedenle önemlidir. Bunlardan birincisi, ses rahatsızlıklarının önlenmesi, ikincisi ise ses rahatsızlıkları oluştuğunda bunların tedavisinin ana hatlarını anlamaları içindir.
Bu eğitim, diğer hastalıklara karşı yapılan önlemeler veya koruyucu bilgilendirmeler gibi algılanmalıdır. Örneğin, atletlere iskelet ve kas problemlerinin önlenmesi için nasıl eğitim veriliyorsa, ya da hipertansiyon veya kalp rahatsızlığı olanlara nasıl beslenme ve davranış eğitimi veriliyorsa, ses profesyonellerine de benzer şekilde ses oluşumu için gereken mekanizmaların nasıl çalıştığı ve nasıl korunması gerektiği hakkında eğitim verilmelidir.
Ses eğitimi, hem sese zarar verme riski olduğu konusunda sanatçıda bir bilinçlenme sağlar, hem de ses rahatsızlıklarından sonra düzelme için önemli olan birinci basamaktır.
Ses rahatsızlığı ne olursa olsun (iyi huylu bir ses teli patolojisi, ses teli felci, hatta larinks kanseri), kişi, iyileşme sürecinde kendisinin rolünün öneminin farkında olmalıdır. İyileşme süresince sesin bir miktar kısıtlı olacağının bilinmesi de, iyileşmeyi olumlu yönde etkileyecektir.
Ses eğitimi, ses profesyonelini takip eden ses klinisyeninin (genellikle laringolog- yani ses üzerine uzmanlaşmış bir kulak burun boğaz uzmanının- veya konuşma patoloğunun) görevidir. Ses fonksiyonu, ses rahatsızlıkları ve ses rahatsızlıklarının tedavi metodları, her geçen gün daha da anlaşılır hale gelmektedir.