Prof.Dr. Haldun OĞUZ - www.drhaldunoguz.com - 0 312 284 28 88 - 0 531 431 06 94 - Ankara
22 Ocak 2014
Koanal atrezi tedavisi
Konjenital koanal atrezi çocukluk çağında hava yolu tıkanıklığına yol açan nedenlerden birisidir. Yaklaşık 5000 doğumda bir görülen bu problemin cerrahi tedavisi sırasında stent uygulamaları ve mitomisin kullanımı gündeme gelmektedir. Bu konu hakkında ABD’den Carter ve arkadaşları tarafından yapılan ve International Journal of Pediatric Otolaryngology dergisinde yayınlanan bir makale hakkında anabilim dalımız eğitim saatinde sunulmak üzere hazırladığım dosyaya aşağıdaki bağlantıdan ulaşabilirsiniz.
Koanal atrezi tedavisinde stentler ve mitomisin uygulamasının etkinliği – IJPORL 2014
08 Ocak 2014
Yutma sıklığı - Yaşlılıkta görülen değişiklikler
Genç bir erişkinin günlük yutma frekansı ne kadardır? Yaşlılıkta bu durum nasıl değişir? Yatağa bağımlı olan veya fiziksel kısıtlıklıkları olan yaşlılarda farklılıklar nelerdir? Bunlar ve benzeri soruları cevaplamaya yönelik Tanaka ve arkadaşlarının yaptığı, klinik akademik saatinde sunulmak üzere hazırladığım bir çalışmanın özetine aşağıdaki bağlantıdan ulaşabilirsiniz.
Etiketler:
bedridden,
elderly,
erişkin,
frekans,
frequency,
old,
quality of life,
swallowing,
yaşam kalitesi,
yaşlı,
yatağa bağımlı,
yutma
04 Ocak 2014
Efüzyonlu (Seröz) Otitis Media
ÇOCUKLUK ÇAĞININ EN SIK KULAK HASTALIĞI: EFÜZYONLU
OTİTİS MEDİA
ORTA KULAĞIN YAPISI
Kulak zarı dış kulak yolunun sonunda perde şeklinde
yerleşmiştir. Zarın arka kısmı orta kulak boşluğuyla komşudur. Zara çarpan ses
dalgaları zarla bağlantılı olan çekiç kemiğini, daha sonra sırasıyla örs ve
özengi kemiğini titreştirerek iç kulağa ulaşır. Orta kulakta yer alan ve
birbiriyle bağlantılı olan bu çekiç, örs ve özengi kemikleri, kemikçik zinciri
olarak bilinir. Ses enerjisinin en ideal şekilde iç kulağa ulaşabilmesi sağlam
ve serbestçe titreşebilen bir kulak zarına ve kemikçik zincire ihtiyacı vardır.
Kulak zarı ve kemiçik zinciri sisteminin rahatça titreşebilmesi için kulak
zarının her iki tarafının eşit basınçta hava ile dolu olması gerekir. Kulak
zarının dış tarafı dış kulak yoluyla direkt atmosfere açık olup 1 atmosferlik
hava basıncının etkisi altındadır. Zarın arka kısmındaki orta kulak boşluğunun
havası ise genizden Eustachian borusu yoluyla gelir.
GENİZ TIKANIKLIĞI
Geniz bölgesi burun pasajının arka tarafında yumuşak damak
ve küçük dilin üst bölgesinde yer alır. Nefes alma sırasında burundan geçen
hava, genizden geçerek gırtlağa ulaşmaktadır. Sağlıklı bir çocuğun gelişimi
sırasında erken yaşlardan itibaren geniz bölgesinde adenoid dokusu (geniz eti)
büyümeye başlar. Geniz bölgesinde yer kaplayan bir kitle bulunursa burun
tıkanıklığı oluşur ve nefes almak için ağız yolu kullanılır. Geniz eti
nedeniyle Eustachian borusunda fonksiyon bozukluğu oluşursa orta kulağa hava
ulaştırılması aksar.
ORTA KULAKTA SIVI TOPLANMASI
Eustachian borusu çalışmazsa orta kulaktaki hava basıncı
düşer ve vakum etkisi oluşur. Diğer bir deyişle dış kulaktaki hava basıncı
göreceli olarak yüksek kalır, kulak zarı pozitif basıncın etkisiyle orta kulağa
doğru çökmeye başlar. Bu durun uzun sürerse, orta kulak örtüsünce salgı
üretilir. Sonuçta orta kulak boşluğu sıvı ile dolar ve kulak zarına iç taraftan
destek oluşur.
Eustachiaan borusu fonksiyon bozukluğu birkaç hafta içinde
düzelirse, salgılar genize boşalarak her şey normale döner. Ancak tıkanıklık
daha uzun sürerse salgılar gittikçe koyulaşarak tutkal kıvamına ulaşır, zarın
ve kemikçiklerin titreşmesine engel olup, orta derecede işitme kaybına neden
olur. Problem aylarca sürecek olursa, orta kulakta yapışıklıklara ve erişkin
hayata kadar uzanan kalıcı problemlere neden olabilir.
HASTALIĞIN MEDİKAL TEDAVİSİ
EOM’nin takibinde bazen ilaçsız dahi düzelme olabilmektedir.
Yeni saptanan bir olguda birkaç hafta içinde şikayetler düzelmiyorsa orta kulak
basıncı ölçülüp çeşitli ilaçlarla tedavi denenmelidir. Gerek hastanın hikayesi,
gerekse muayene ve tetkik sonuçları uzun süreli bir problem olduğunu
düşündürüyorsa, tedavi seçeneği fazla geç kalınmadan cerrahi olmalıdır.
HASTALIĞIN CERRAHİ TEDAVİSİ
Cerrahide kulak zarı delinip sıvı boşaltılır ve oluşturulan
delik hemen kapanmasın diye, orta kulağa hava taşınmasına yardımcı olmak üzere
tüp yerleştirilmesi gerekir. Patolojinin sebebi olarak geniz eti düşünülüyorsa,
geniz etinin de ameliyatla alınması
gerekir.
AMELİYAT SONRASI TAKİP
Kulak zarına tüp takılmasıyla zarın bütünlüğü bozulmuş olur.
Bu durumda dış kulak yoluna su kaçması halinde, suyun orta kulağa geçmesi
mümkündür ve orta kulakta irinli iltihaplara neden olabilir. Kulak tıkaçlarıyla
su kaçmasına engel olunmalı, havuza veya denize girilirken baş suya
sokulmamalıdır. Tüplerin 2-3 ayda bir kontrolüyle takibi gerekir. Vücudumuz
bünyesindeki bütün yabancı maddeleri attığı gibi, tüpleri de genellikle
atacaktır. Genizdeki Eustachian borusunun havalanmasına engel olan olay
düzelmeden tüpler atılırsa yeniden yerleştirilmesi gerekebilir. Geniz
tıkanıklığının uzun sürdüğü hastalarda, uzun süreli kalabilen özel tüpler
takılabilir. Genel olarak tüplerin 2 yıldan daha uzun süreyle kalmasına izin
verilmez. Uzun süreli kalan tüpler veya kendisi orta kulakta iltihaplara neden
olan tüpler KBB muayenesi sırasında alınabilir.
UNUTULMAMALI
-
EOM çocukluk çağının en sık hastalığıdır.
-
Genellikle sebep geniz etinin büyümesidir.
-
Bu hastalığın tedavisi mümkündür.
-
Geniz eti alınsa dahi çocuğun yaşına ve fizyolojisine
bağlı olarak yeniden büyüyecektir, fonksiyon bozukluğuna neden olursa yeniden
alınması gerekir.
-
Tüp takılan kulaklara su kaçırılmamalıdır.
-
Kulak tüplerinin takibi önemlidir.
Prof.Dr. Mustafa Asım Şafak tarafından hazırlanan bu yazının
www.haldunoguz.com sitesinde
yayınlanması için kendisinden özel olarak izin alınmıştır. Sayın Şafak’a
değerli katkısı için çok teşekkür ederiz.
Etiketler:
basınç,
ear,
effusion,
eustachi,
iltihap,
impedence,
inflammation,
otitis media,
östaki,
pocket,
pressure,
retraction,
retraksiyon,
serous,
seröz,
tube,
tüp,
tympanogram,
ventilasyon,
ventilation
03 Ocak 2014
BOĞAZ REFLÜSÜ (REFLÜ LARENJİT veya LARİNGOFARİNGEAL REFLÜ)
BOĞAZ REFLÜSÜ (REFLÜ LARENJİT –
LARİNGOFARİNGEAL REFLÜ) Nedir?
Mide, kendisine gelen yiyecekleri
sindirebilmek için asit salgılar. Yemek borusu ve midenin birleştiği bölgede
bir grup kas, bir kapakçık sistemi gibi davranarak asitli sıvının mide dışına çıkmasına
engel olmaya çalışır. Mide içerisinde asitli sıvının geriye yani yemek borusu
ve daha yukarısında yer alan boğaz, gırtlak bölgesine geri kaçışına “Boğaz
Reflüsü (Reflü Larenjit – Laringofaringeal Reflü)” adı verilir. Reflüye bağlı
oluşan şikayetler ya asidin doğrudan etkisine, ya da boğaz çevresindeki
dokuların aside verdiği cevaba bağlıdır.
BOĞAZ REFLÜSÜ (REFLÜ LARENJİT –
LARİNGOFARİNGEAL REFLÜ) olan hastalar hangi şikayetlerle doktora başvururlar?
En sık görülen şikayetler boğazda
takılma (birşey varmış, yutamıyormuş gibi olma) hissi, ses kısıklığı, yutma
sırasında ağrı, boğazda yanma, ağıza acı su gelmesi, göğüs ortasında ağrı,
yemek yedikten sonra öksürük, sık boğaz temizleme, hazımsızlık hissi olabilir.
Birçok farklı şikayet bu şikayetlere eklenebilir.
BOĞAZ REFLÜSÜ (REFLÜ LARENJİT –
LARİNGOFARİNGEAL REFLÜ) olan hastaların bu durumdan korunmak için alabileceği
önlemler nelerdir?
Reflüden korunmada etkili
olabilecek ana yöntemler şöyle sıralanabilir. Kilo almamak, optimum kiloyu
korumak, karın bölgesini aşırı sıkan kıyafetlerden kaçınmak, yemeklerden hemen
sonra yatmaktan kaçınmak, yemeklerden hemen sonra egzersiz yapmamak, eğilip
kalkmamak, stresten kaçınma ile ilgili önlemler almak, aspirin gibi mideyi
irrite edici ilaçları dikkatli ve doğru dozda kullanmak, karın solunumunu
öğrenmek ve gün içerisinde uygulamak, gece uyumadan yaklaşık 3 saat öncesinde
su dışında hiçbir şey tüketmemek, yağlı – asitli – alkollü – domates soslu
yiyeceklerin tüketimini sınırlamak.
BOĞAZ REFLÜSÜ (REFLÜ LARENJİT –
LARİNGOFARİNGEAL REFLÜ) olan hastaların tanısı nasıl ve kim tarafından koyulur,
nasıl tedavi edilir?
Reflü şikayetleri birçok başka
hastalık tarafından da oluşturulabildiğinden, reflü şikayetleri olan hastanın
bir Kulak Burun Boğaz hekimi tarafından muayene edilmesi gerekir. Hastalık,
tanısı koyulduktan ve diğer hastalıklarla ayırıcı tanısı yapıldıktan sonra,
ilaç tedavileri uygulanır. Bu amaçla kullanılan ilaçların doğru dozda ve uygun
süre ile (ortalama 2-6 ay) kullanılması önemlidir. İlaca dirençli nadir
olgularda, reflünün ikincil olarak oluştuğu mide fıtığı gibi hastalıkların
varlığında ya da reflüye ikincil olarak oluşan subglottik stenoz ya da
gırtlağın kötü huylu hastalıklarında cerrahi yöntemler tercih edilir.
LARİNGOFARİNGEAL REFLÜ BELİRTİLERİ
Aşağıdaki şikayetlerden bir
yada birden fazlasının varlığı, laringofaringeal reflü habercisi
olabilir.
·
Sık boğaz temizleme
·
Boğulacakmış gibi olma
hissi
·
Kronik öksürük
·
Uykudan öksürerek uyanma
·
Yutkunma ve yutma güçlüğü
·
Boğazda bir şey varmış, bir
şey takılmış hissi
·
Yoğun veya çok miktarda
boğaz salgısı
·
Ağızda acılık veya ekşime
hissi
·
Tekrarlayan boğaz
infeksiyonları
·
Seste kabalaşma, ses
kalitesinin bozulması
LARİNGOFARİNGEAL REFLÜNÜN ÖNLENMESİ İÇİN ALINABİLECEK
ÖNLEMLER
·
Optimum kilonun korunması
·
Karın bölgesini aşırı sıkan
kıyafetlerden kaçınılması
·
Yemeklerden hemen sonra
yatmaktan ve eğilmekten kaçınmak, yemeklerden hemen sonra ve yatmadan
yaklaşık iki saat önce fiziksel egzersiz yapmaktan kaçınmak
·
Aspirin gibi ilaçlar
kullanılmaması
·
Stresten kaçınmak
·
Karın solunumunu öğrenmek
ve uygulamak
·
Yatak başının yaklaşık
10-15 cm yükseltilmesi
·
Gece uyumadan yaklaşık üç
saat önceden yemek yememek
·
Sık ve az hacimde öğünler
tüketmek
·
Reflü oluşturabilecek gıdaları daha az tüketmeye
özen göstermek: Yağlı veya baharatlı gıdalar, domates ve domates sosu (salça,
ketçap, ve benzeri) içeren yiyecekler, turunçgiller (portakal, mandalina,
limon, ve benzeri), ananas, sigara ve diğer tütün mamülleri, alkol, asitli
içecekler, sirke, limon suyu, süt ve süt ürünleri, kafeinli içecekler (kahve,
çay, kola gibi), sakız, öksürük şurupları ve ağız gargaraları, ağrı kesici
ilaçlar, çikolata, kuruyemişler, mentol veya nane içeren gıdalar.
Prof.Dr.
Hâldun OĞUZ
02 Ocak 2014
Boyun Kitleleri
Neredeyse her birey hayatının belirli bir döneminde boynunda
bir şişlik fark etmiştir. Bunların bir kısmı çok sıradan hastalıkların bir
göstergesi olabilir iken, bazıları ise çok önemli ve üzerinde hemen
yoğunlaşılması gereken bir rahatsızlığın belirtisi olabilir.
Değişik yaş gruplarında boyun bölgesinde şişlik yapan ya da
diğer bir deyişle kitleye yol açan hastalıkların oransal olarak dağılımında
farklılıklar görülür.
Çocukluk çağında boyun şişliklerine çok sık rastlanır. Bu
şişlikler boyunda orta hatta ya da yanlarda, alt çene kemiğinin hemen altında,
kulağın önünde ya da arkasında, bir ya da birden fazla sayıda olabilir.
Çocukluk çağında görülen şişliklerin en sık nedeni inflamasyon yani
iltihaplanma ile giden başta üst solunum yolu enfeksiyonları olmak üzere
bağışıklık sistemi ya da üst solunum ve sindirim sistemi ile ilişkili değişik
hastalıktır.
Çocukluk çağında, anne karnında gelişimin belirli bir
aşamasında bazı dokuların gelişmesinin duraklaması ya da yanlış şekilde
gelişmesi sonucu oluşan hastalıklar da boyunda şişlikler ya da kitle ile
kendisini belli edebilir. Bu tür gelişimsel problemler sadece çocukluk çağında
görülmemekle birlikte, en sık görüldüğü yaş grubu çocukluk çağıdır. Gelişimsel
patolojiler, boyut olarak milimetrik bir kitleden nerede ise tüm boyunu
kaplayacak kadar büyük düzeye ulaşabilir. En sık görülen gelişimsel patolojiler
arasında tiroid bezi gelişimi ile ilişkili tiroglossal kanal kisti, baş boyun
ve göğüs bölgesi yapılarının gelişimi ile ilişkili brankial anormallikler,
bağışıklık sistemi ve akkan yapıları ile ilişkili lenfanjiyomlar gibi çok
değişik örnekler sayılabilir.
Genç erişkin çağda en sık görülen boyun kitleleri de aynen
çocukluk çağında olduğu gibi enfeksiyonlara bağlı bağışıklık sisteminin bir
parçası olan lenf nodu adı verilen yapıların büyümesinden (bu duruma
lenfadenopati adı verilir) kaynaklanır. Lenfadenopati, aynada bireyin
kendisinin ya da bir yakınının fark ettiği bir boyun şişliği şeklinde, veya
yutkunurken ağrı, el ile dokunulduğunda acıma, bulunduğu bölgede kızarıklık ve
ısı artışı, lenf nodunun üzerindeki cilde akıntı olması ya da genel olarak
bireyin vücut ısısının artması ve halsizlik gibi şikayetlere yol açabilir. Lenf
nodu büyümesi günlük hayatta sık karşılaşılan bir viral enfeksiyona ikincil
olabileceği gibi, daha ciddi örneğin tüberküloz gibi vücudun diğer bölgelerini
de etkileyen daha özgün bir enfeksiyonun ilk belirtilerinden de olabilir.
İleri yaşlardaki erişkinlerde yine iyi huylu şişlikler kötü
huylu olanlara göre çok daha sık olarak görülür, ancak oransal olarak kötü
huylu nedenlere bağlı boyun şişlikleri diğer yaş gruplarından fazladır. Ağız
çevresinde yerleşmiş tükürük bezlerine ait patolojiler (taş, tükürük bezinin
büyümesi, tükürük bezi dokusundan kaynaklanan iyi ya da kötü huylu tümöral hastalıklar
gibi) de baş ve boyun bölgesinde şişlikle ortaya çıkabilir.
Doktora ne zaman başvurulmalıdır? Tanı nasıl koyulur?
Baş ve boyun bölgesinde şişlik fark eden her yaşta birey
öncelikle bir Kulak Burun Boğaz Hastalıkları – Baş ve Boyun Cerrahisi Uzmanı’na
başvurmalıdır. Kulak Burun Boğaz Uzmanı
yapacağı kapsamlı kulak, burun, boğaz ve tam bir baş boyun muayenesinin
ardından (bu muayene hastanın gereksinimleri doğrultusunda genellikle geniz,
yutak, gırtlak ve yemek borusu girişinin endoksopik olarak muayenesini de
kapsar) gerekli bilgileri hastaya verecektir. Enfeksiyöz, inflamatuar bir
rahatsızlık düşünülen hastaların ilaç tedavisine başlanması ve takibe alınması
yeterli olabilir. Bazı hastalarda herhangi bir tedaviye başlanmadan önce
ayırıcı tanı yapılması, patolojinin nesnel olarak daha iyi ortaya koyulması
gibi nedenlerle değişik radyolojik incelemeler (ultrasonografi, bilgisayarlı
tomografi ve manyetik rezonans görüntüleme gibi) gerekli olabilir. Bazı
hastalar için nükleer tıp yöntemleri (sintigrafi gibi) ya da dokunun patolojik
incelemesi için örnek alınması (ince iğne aspirasyon biyopsisi ya da dokudan
doğrudan parça alınarak) gerekebilir.
Boyun kitlelerin tedavisinde cerrahinin yeri nedir? Ne zaman
ameliyata ihtiyaç duyulur?
Yukarıda da arz ettiğim üzere, baş boyun kitlelerinin çok
büyük bir çoğunluğu enfeksiyonlara ya da diğer iltihaplanma durumlarına ikincil
olarak oluşur. Bu tür kitlelerin medikal yani ilaçlar kullanılarak tedavisi
genellikle çok başarılıdır. Doğru ilaçların uygun süre ve dozda kullanılması
bir gerekliliktir. Ancak, ilaç tedavisinden fayda görmeyen enfeksiyöz –
inflamatuar hastalıklar ile baş boyun bölgesinde yer alan yapıların iyi ya da
kötü tümöral hastalıkları gibi birincil tedavisi cerrahi olan durumlarda
cerrahi tedavi çok başarılı olarak uygulanabilen bir seçenektir. Cerrahi tedavi
sayesinde çıkarılan örnekler patolojik olarak da incelenebilir ve hastanın
ihtiyaç duyabileceği diğer tedavi yöntemlerinin (radyoterapi ya da kemoterapi
gibi) planlaması yapılabilir.
KISACA...
·
Baş ve boyun bölgesine ait şişlikler her yaş
grubunda görülebilir.
·
Hastaların bir Kulak Burun Boğaz Hastalıkları
uzmanı tarafından detaylı olarak değerlendirmesi uygun olacaktır.
·
Tedavi yöntemleri olarak genellikle ilaç
tedavileri, gereken hastalarda ise cerrahi tedaviler kullanılmaktadır.
Prof.Dr.
Hâldun OĞUZ
www.haldunoguz.com
Etiketler:
baş,
boyun,
kitle,
kütle,
lenfadenit,
lenfadenopati,
lenfoma,
lymphadenitis,
lymphadenopathy,
lymphoma,
mass,
neck,
salivary gland,
thyroid,
tiroid,
tiroit,
tükrük bezi,
tükürük bezi,
tümör
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)